Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Kıbrıs'ta Rumlar AB'yi, AB Rumları kullanıyor

2013 yılında Rum Yönetimi Başkanlığı'na seçilen Anastasiadis, görevi devraldığı 28 Şubat günkü devir töreninde yaptığı konuşmada yeni dış politika doktrinini açıklamıştı. Bu doktrin özünde, Avrupa Birliği'nin Kıbrıs sorununun çözüm çabaları ve Güney Kıbrıs'ta yaşanmakta olan ekonomik krizin göğüslenmesi çerçevesinde daha çok aktif rol almasını öngörmekteydi. Anlayacağınız Anastas göreve başladığı daha ilk günden, AB'yi Kıbrıs sorununa müdahil ederek, Türkiye ve Kıbrıs Türklerine karşı silah olarak kullanmayı kafasına koymuştu. Pazartesi günü Varna'da bu silah bir kez daha kullanılmış ve Türkiye'den ödün vermesi talep edilmiştir.

Anastasiadis ilk seçildiği gün Rum halkına verdiği bu sözü yerine getirmekte oldukça başarılı olmuştur. Anastasiadis'in, geçen süreçte, AB'yi kendi hedefleri için kullandığı, AB'nin de Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine takoz koymada Rum yönetimini kullandığı artık gizli değildir.

Bilindiği üzere Rum yönetimleri yıllardır oyalama taktikleri çerçevesinde zamanı lehlerine kullanarak Enosis hedefine ulaşmaya çalışmaktadır. Adayı Yunan yapmaktan başka niyeti olmayan Rum tarafı, Kıbrıs anlaşmazlığında tam üyesi oldukları Avrupa Birliği'ni devreye koyarak bir taşla birkaç kuşu vurmayı hedeflemiştir.

***

Rum tarafı, AB'nin Kıbrıs sorununda daha aktif bir şekilde rol almasının sorunun çözümünü daha da zorlaştıracağını çok iyi bilmektedir. Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin üye olmadığı AB'nin, çözüm adına ortaya koyacağı kriterlerin, çözüm formüllerinin sadece üyeleri GKRY'yi koruyacağı ve destekleyeceği aşikardır. Enosis'ten başka çözüm yolunu benimsemeyen Rum tarafı için AB'nin sürece katılımı bu nedenle oldukça değerlidir. AB kurumlarının, tam üye olmak için, adeta yalvarır durumda olan Türkiye'ye karşı yaptırımları ve bunlar sayesinde alabileceği tavizler de Rum tarafını hedefine daha da yaklaştıracaktır. Rum tarafı müzakerelerde her bunaldığında masadan kaçmak için AB'nin meşhur kutsal 'norm ve yasalarını' bahane olarak kullanmıştır. Örneğin Rum tarafının iki bölgeliği ve iki toplumluğu sulandırmak adına dört özgürlüğü dayatma taktiği ve Türk tarafının ısrarcı olduğu derogasyonlara karşı çıkması hep ama hep AB'nin kutsal "norm ve yasaları" ile savunulmaya çalışılmıştır. AB bilerek ve isteyerek Rum tarafının bu sinsi oyununda rol almıştır.

En son 22-23 Mart tarihinde toplanan AB Liderler Zirvesi Sonuç Bildirisi'nde Türkiye aleyhine alınan kınama kararı Rum-Yunan ikilisinin lobisi sonucunda alınmıştır ancak AB'nin Türkiye hakkındaki kendi düşüncelerini de yansıtmaktadır. AB ile Türkiye arasında son dönemde yaşanmakta olan kriz Pazartesi Varna'da AB-Türkiye Zirvesi'nde masaya yatırılmıştır.

Avrupa Birliği Dönem Başkanı Bulgaristan'ın, AB-Türkiye zirvesine ev sahipliği yaptığı Varna kentinde bir araya gelen liderler toplantıların ardından ortak basın toplantısı düzenlediler. AB Konseyi Başkanı Tusk, Yunanistan ve Türkiye arasında yaşanan gerilime değindi ve Türkiye'de tutuklu bulunan AB vatandaşlarının ilişkilere zarar verdiğini söyledi. Kıbrıs sondaj krizine değinen Tusk ayrıca, "Kıbrıs kendi doğal kaynaklarını araştırma hakkına sahiptir" ifadelerini kullandı. Türk tarafı, Akdeniz'de Kıbrıslı Rumların tek taraflı olarak attıkları petrol ve doğal gaz arama adımlarının kabul edilmez olduğu mesajı verdi. AB bir kez daha, Rumların Kıbrıs'ta petrol arama hakkının kısıtlanmaması gerektiğine vurgu yaparak, Rum yanlısı tutumu sürdürdü. Avrupa tarafı, konuyu bir adım daha ileri götürerek, "Türkiye, AB üyesi ülkelerin tümüyle iyi ilişkiler kurmalıdır" mesajı verdi, Kıbrıslı Rumların tanınmasını diplomatik bir dille talep etti.

***

AB'nin üyeleri GKRY'nin Kıbrıs'ta, Yunanistan'ın ise Ege'de Türkiye'den taviz koparma çabaları önümüzdeki süreçte de devam edecektir. Terör, mülteci sorunu, enerji konularında AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı olmasa inanın Varna'da Türkiye ile sürdürülmekte olan tam üyelik müzakere sürecinin kökünden rafa kaldırılması olasılık dışı değildi. AB'nin Türkiye ile işi, hesaplaşması henüz tamamlanmamıştır. Ne AB, ne GKRY, ne de Yunanistan kafalarındaki hesabı Türkiye ile görememiştir. Bu süreç ve bu ahlaksız talepler sürecektir. Bundan sonraki süreçte Anastas'ın AB'yi Türkiye aleyhine kullanma çabaları daha da artacaktır. Kıbrıs'ta ve Ege'de Türk haklarına karşı sergilenmekte olan mütecaviz eylemler ve tahrikler artacak ve Türkiye'nin sabrı sınanacaktır. Kısacası AB-Türkiye ilişkileri sağlıklı bir zeminde değildir ve her an kopmaya meyillidir. Bana göre bundan sonra Türkiye'nin alternatif siyaset ve yeni ekonomik açılımlar konusunda yürekli adımlar atması şarttır. Rahmetli İnönü'nün dediği üzere "yeni bir dünya düzeni kurulur Türkiye de bu düzende yerini alır".

Yazarın Diğer Yazıları