Kelepçeli futbol

50 yıl önce çocuktuk, 6-7 sıfırlık hatta 8-0''lık "şerefli mağlubiyetleri" olurdu milli takımımızın. Sanırım bu güne nazaran milli hisleri daha fazlaydı insanlarımızın ki; kahrolurduk. Büyüdük hayata atıldık, Türk sporunu yönetmek nasip oldu. Kadıköy ve İstanbul İl Spor Müdürü olarak tam 20 yıl futbol dahil spor hizmetlerini yürüttük. Bıraktığımızda futbol milli takımımız dünya üçüncüsüydü. Ne mi katkı sağladık futbola; Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı olarak sistemi kurduk ve oturtturduk. Çamur sahalardan pırıl pırıl çim zeminlere dönerek modern ve çağdaş bir ortam hazırlayıp, kalitesini artırdık Türk futbolunun. Hayırsever iş adamlarının katkısı ile tam 40 adet tesis kazandırdık spora ve İstanbul''a. Hatırlayınız mazide kalmıştı, unutmuştuk 6-7 sıfırlık "şerefli mağlubiyetleri". Ne zamana kadar? 2003 yılına kadar. Bugün nasıl mı bu hale geldik? Arzedeyim. Önce üç-beş yıl bıraktığımız mirasla idare etti tosunlar. Mesela 2004 olimpiyatlarına bizim yetiştirdiğimiz kafile ile gidip döndükleri halde, maziyi inkar edip başarıyı kendilerine mal etme görgüsüzlüğünde bulundular. Daha sonra mı? Gördüğünüz gibi dünya üçüncüsü Türk Milli Takımı Dünya Kupası finallerine dahi gidememeye başladı.

***

20 sene Türk sporu "Faruk Özak, Murat Başeskioğlu ve en azından ön yargıdan uzak Mehmet Kasapoğlu" gibi bir kaç istisna Bakan hariç, alakasız ve partizan kişilerce yönetilmeye çalışıldı. Türk Futbol Yönetimi mi? Önce Şenes Erzik gibi duayenlerin yönettiği bu makam, sonra Mehmet Ali Aydınlar hariç sıradan ve alakasız kişilerin eline geçti. Şimdi ise daha net görüldü ki; bu makamları işgal eden sıradan federasyon başkanlarını da zamanında bizim irademizle maçlara konuk ettiğimiz halde, şimdi kimseyi tanımayan "iktidar yakınları" yönetiyor. Hatta ve hatta geçenlerde ünlü gazeteci Bilgin Gökberk''in de açıkladığı gibi Türk Futbolu, milli takım ve hocaların kulüp bulması, "Bir eski futbolcunun da koordinatörlüğünde Altunizade''deki bir bürodan" yönetiliyor. Ve ne hazindir ki kimsenin gıkı çıkmıyor. Yani herkes yolunda. Yani teknik direktörlük görevi bıraktırılan Şenol Hoca''ya da şu bu gibi basit nedenler, 31 yıl sonra geri gelen "son şerefli mağlubiyetlerin" birincil muhatabı değil. Gider Şenol Hoca, gelir Okan Buruk. Esasen mühim değil, zira hepsi bizim kardeşimiz. Peki mesele ne? Mesele TFF''nin "omurgasızlığı" ve irade eksikliği. Sıkıysa Altunizade''den onay almaksızın bir karar versinler. Yiğitlerse Samet Aybaba, Ünal Karaman, Yılmaz Vural ya da Aykut Kocaman''ı milli takımın başına kendi iradeleri ile getirsinler. Getiremezler. Niçin mi? Ben söyleyeyim; çünkü o irade makamlarının yanlış talep ve talimatları bu hocalarca yerine getirilmeyebilinir. Ez cümle an itibarı ile Türk Futbolu Altunizade''nin "elektronik kelepçesindedir". Gelinen nokta mı? Tabi ki 31 yıl sonraya geri dönüştür. Sonra da bunun suçlusu Şenol Güneş öyle mi!. Vah ki vah...

Yazarın Diğer Yazıları