Katil adaylarımla yüzleşebilecek miyim?
Canım memleketimde "Gazeteci" olmak zor zanaat... İktidarın hoşuna gitmeyen, yandaşlarını ürküten yazı ve yorum yaparsanız bedeli ağır oluyor. Gazete-televizyon binanıza taşlı-sopalı saldırılar yapılır. Yetmez, evinizin, iş yerinizin önünde sopalı-silahlı saldırı sonucu öldürülebilirsiniz. Ya da "Öldü" diye bırakılırsınız... Bu satırların yazarı "Öldü" diye bırakılanlardan olmakla beraber son 3 yılda fiili saldırıya uğrayan 67 gazeteciden sadece birisi... Neyse ki saldırganlar son dönem yöntem değiştirdi. Ya da kendilerine arka çıkan, yardımcı olanlar tarafından "İki saldırganın eşkâli ve kimliği belirlendi" açıklaması yapılıyor. Oysa çetenin araçlarla gelişi, ellerindeki telefon ile kameraya alışı, farklı yönlere kaçılırken asıl failleri örtme girişiminden nedense söz edilmiyor.
Adresin belirlenip, önceden keşif yapıldığı, kaçış istikametlerinin belirlendiği, güvenlik kameralarının kör noktalarının tespit edildiği ortada... Yasaya göre 2 kişiden fazlası çete suçuna girdiği için uyanıklar artık 2 kişiyi ele veriyor. 10 Mayıs 2019 günü saat 23.30 civarında evimin önünde 7 kişilik ekibin cinayete teşebbüs suçu işlemesinin ardından neredeyse 3 yıl geçti. Katil adaylarım "Ağır ağabey" rollerinde her yerde caka satıyor. Sırtları sıvazlanıp, ceplerine para konuyor. Sadece 2 saat 1 dakikalık gözaltı süresi de muamma... Cinayete teşebbüs eden 7 kişinin üst araması, ifade tutanakları, giriş ve çıkıştaki hastane raporları normal koşullarda en az 12-15 saat sürmesi gerekirken VİP muamelesi ile salıverilmesi şaibeli... Doğrusu arkalarındaki "Gücü", "Etkili-yetkiliyi", "Dayı''yı" merak ediyorum. "Öldü" diye bırakıp kaçtıkları adam için birkaç saat içinde "Hayati tehlikesi yoktur" raporu da tartışmalı. Hastaneden bir an önce taburcu etme gayretleri de uzun hikaye...
"Mahalle eniklerinden korkmuyorum" diye meydan okuyunca öfkelenmiş gopiller. Pervasızca devletin resmî görevlilerinden "Telefonumun sinyal bilgilerinin takibi"ne kadar istediler. Tam da mafyatik yöntem ile evimin ve özel çalışma büromun posta kutusuna "mermi" bırakarak gözdağına devam etseler de; kolpacılara prim vermemek için polise bile gitmedim. O günden bu yana sıradan bir vatandaş gibi, proleter bir hayat sürmeye devam ediyorum. Belediye otobüsü, minibüs ve metroya biniyor, başkent sokaklarında tek başıma geziyorum. Koruma talep etmedim. Devletin koruma polislerini de riske sokmaya niyetim yok. Karakola 25-30 mt. uzaklıktaki evimin önünde cinayete teşebbüs edenler için koruma kalkanı da hikâyedir.
Gazetecilere ve siyasilere yönelik suikast girişimlerinde "En ağır darbe"yi aldığım için gazete haberlerine konu oluyorum. Olaydan 23 ay sonra "Lütfen" çıkan iddianame de bu hatırlatmalardan kaynaklandı. Devletin Ajansı aracılığıyla iddianamenin hazırlandığı duyurulunca umutlanmıştım. Olaydan sonra verilen raporlarda "6 ay sonra iz kalıp-kalmadığına yönelik Adli Tıp muayenesi" yazısı da sümen altında kalmış olmalı ki 2 yıl beklendi. Savcının iddianamesi kabul görünce 12.11.2021 günü saat 09.30''da duruşma tarihi verilmişti. Kumpas davalarının tamamında "Adalet Savaşçısı" olan değerli arkadaşım Av. Erhan Tokatlı da hazırlıklarını 12 Kasım için planlamıştı. Derken bir kaç gün önce Ankara 54. Asliye Ceza Mahkemesi''nin ilk duruşmayı 15 Ekim 2021 günü saat 10.00''a aldığını öğrendik. Duruşma günü ve saati ile ilgili bugüne kadar tarafıma yazılı bir tebligat yapılmadığının altını çizmeliyim. E-Devlet''ten takip edebiliyorum. Ancak, olayın görgü tanıkları ve zanlıları için mahkeme 12 Kasım için yazılı tebligat göndermiş. Doğal olarak yeni karar ellerine geçmedi. Ve büyük ihtimal "Değişiklikten haberdar olmadıkları gerekçesi" ile duruşmaya katılmayacaklar. Avukatıma UYAP''tan gelen mesaj ile ulaşmasa benim de haberim olmayacaktı. Dolayısı ile mahkeme heyeti prosedüre göre "Görgü tanıkları ve zanlılar gelmediği için" duruşmayı 3-5 ay sonrasına atacaktı. Sonuçta yanlış hesap Bağdat''tan döner. Geç gelen adalet, adalet olmasa da her şeye rağmen umudumuzu yitirmiş değiliz.
15 Ekim Cuma günü(yarın) saat 10.00''da Ankara 54. Asliye Ceza Mahkemesi''nde mutlaka bulunup, "Katil adaylarımla yüzleşme" heyecanını gelirlerse yaşayacağım. Bir kaç gazeteci dostum, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer başta olmak üzere CHP ve İYİ Partili hukukçu milletvekilleri de geleceklerini ifade ettiler. Tarihin, okuyucunun ve mahkemenin huzurunda zanlılardan: "Azmettiricilerini açıklamaları hallerinde davacı olmayacağımı" şimdiden beyan ediyorum. Fakat, "Fırat kenarında bir kuzunun kaybolmasından sorumlu olanlar"dan da tek tek davacı olacağımı hatırlatmak da fayda görüyorum.
Bakalım "Adalet devletin dinidir, direğidir" tespiti laftan ibaret mi?
Ve galiba duruşmada saldırıların zanlılarının aynı avukatları ile karşılaşacağız…