Kartta taksit sınırı bir işe yarar mı?

BDDK, taksitli satışlara genel de 9 aylık bir sınır getirilmesi için taslak hazırladı. Ayrıca sektörlere ve malın değerine göre de peşinat miktarı da değişiyor.
Taksitlendirmeye sınır getirilmesinin temel nedeni, tüketimi kısmak ve tasarrufu artırmaktır. Zira bugün Türkiye’de ortalama tasarruf oranı yüzde 10’lar seviyesine kadar düşmüştür. Gelişmekte olan ülkeler içinde en az tasarruf yapan ülkeyiz.
Taksitli satışlarda, peşinatın sektörlere göre farklı olması da, ithalatın daraltılması ile ilgilidir. Söz gelimi taşıt araçlarından aynen Morgiç uygulamasında olduğu gibi peşin alınacak ve fakat beyaz eşyadan istenirse peşin alınmayacak. Bunun nedeni otomotiv sanayisinde ithal girdi oranının daha yüksek olmasıdır. Bu yolla ithalatın daraltılması ve neticede cari açığın azaltılması planlanıyor.
Aslında iç tasarrufun azalması ve cari açığın artması aynı kapıya çıkıyor.
Türkiye’de cari açığın GSYH’ya oranı yüzde 10.5’e kadar yükseldi. Bu senede 60 milyar dolar ve GSYH’nın yüzde 7’si oranında bir cari açık bekleniyor.
Serbest piyasa da olsa, devletin piyasada istikrarı sağlaması için bazı önlemler alması normal bir uygulamadır. Sorun bu önlemlerin amaca ne kadar hizmet edeceği sorunudur .
İktisat politikaları, iki tarafı kesen bıçak gibidir. İyi hesap edilmezse, her zaman evdeki bulgurdan da olma riski de var.
Amaca ulaşmak için her şeyden önce bu politikaları bir plan çerçevesinde ve diğer iktisat politikası araçları ile koordineli düzenlemek gerekir. İthalatı kısacağım diye alışverişe sınır getirip, sıcak parayı ve kurları piyasaya bırakırsanız, sonuç alamazsınız. Zira kur düşük kaldığı sürece ithal malı daha ucuza gelir ve bu defa beyaz eşyada da ithal ara malı artar.
İthalatı frenlemenin ve cari açığı düşürmenin en etkili yolu, yerli üretimin ithal malları ile rekabet edebilmesidir. Kur düşük kalınca otomatik olarak yerli üretim ithal malına göre daha pahalıya çıkıyor ve rekabet edemiyor.
Türkiye’de yıllardır kontrolsüz sıcak para kur baskısı yarattı. TL, aşırı değerlendi. Bir ara yüzde 40’a kadar değerlendi. Bir doların bir lira olacağı tartışıldı. Şimdi son bir yıldır, kur arttı ve fakat yine de TÜFE 2003 bazına göre Ekim ayı itibariyle TL döviz karşısında yüzde 10 daha değerlidir.
Rekabeti tayin eden başta fiyattır. Kalite ve teknoloji de önemlidir. Ancak gelişmiş ülkeler kaliteyi bizden çok daha iyi tutturuyorlar.
Öte yandan BDDK, bankaların kredi kartlarından yüzde 24.24 ve yüzde 30.24 oranında fahiş ve hatta tefeciden fazla faiz almasına hiç ses çıkarmıyor. Bankalar kredi kartlarından aldıkları faizi yasaya göre Merkez Bankası belirliyor. Ancak bankaların tamamı da kartel oluşturuyor ve MB’nin bildirdiği azami faiz üstünden faiz alıyor. BDDK’nın bu duruma müdahale ederek yeni bir tasarı hazırlaması ve hükümeti ikna etmesi lazımdır. Zira BDDK, bir kamu kurumu olarak, kendi yetki alanında tüketicinin istismarına seyirci kalamaz.
İlk bakışta kredi kartlarında yüksek faiz, kart kullanımını ve avans çekimini frenliyor. Ne var ki, kimse keyfi olarak kart kullanmıyor. Kredi kartını yaşamının bir aracı olarak, aç kalmamak için, denize düşen yılana sarılır misali kullananlar var. TÜİK’in yayınladığı 2012 intihar araştırmasında, 242 kişinin geçim sıkıntısından intihar ettiği bildiriliyor.
Devlet eğer iş yapmak istiyorsa, önce işsize iş versin... İşçi ve memura refah zammı versin... Çiftçiye teşvik versin... Asgari ücreti insanca yaşam düzeyine çıkarsın. Halkın gelir seviyesi ve refahını artırsın... Aksi halde her zaman delinmesi mümkün yasakları artırarak yalnızca intihar sayısını artırmış oluruz... İş yerine poşet dağıtırsak da işsiz sayısını artırmış oluruz.

Yazarın Diğer Yazıları