Karanlık değil aydınlık için tüm ışıklar yanmalı
Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Engin Yıldırım''ın "Işıklar yanıyor" paylaşımını AKP ve Saray, "darbe çağrısı" diye algıladılar ve kıyameti kopardılar. Bazı aydınların, bazı özgür gazetecilerin, bazı siyasetçilerin de bu algı rüzgarına kapılmalarına hayret ettim.
Ben aynen Engin Yıldırım gibi düşündüm, düşünmeye de devam ediyorum.
Diyorum ki; Anayasa Mahkemesi''nin ışıkları hiç sönmemeli, hep yanmalı.
Çünkü ben;
- Darbe korkusu taşımıyorum.
- Hukukun üstünlüğüne inanıyorum.
- Yargının bağımsız ve tarafsız olmasını istiyorum.
- Yargının siyasi değil hukuki kararlar vermesinin anayasal zorunluluk olduğunu biliyorum.
- Gazeteciler ve siyasetçiler için AKP iktidarında yargının hukuki değil siyasi kararlar verdiğini görüyorum.
Bu durumda da diyorum ki;
- Türkiye''de vatandaşların hukuki kararlar için tek güvencesi kaldı o da Anayasa Mahkemesidir.
Yıldırım''ın "Işıklar yanıyor" paylaşımını "Türkiye''de hukuk var, hukukun ışığı yanıyor" diye algılıyorum.
"Darbe" çağrısı yapanlar ise "hukukun ışığının yanmamasını" isteyenlerdir.
Yıldırım''ı eleştirenlere, "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz Şeytandır" hadisini anımsatırım.
AKP iktidarı "Darbe" algısı ile öyle bir çarpıttı ki;
- AYM kararlarının uygulanmaması unutturuldu.
- İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin AYM kararını uygulamaması unutturuldu.
- TBMM Başkanının Enis Berberoğlu''nun milletvekilliğini iade etmemesi unutturuldu.
- Anayasanın, 153. Maddesinin, "AYM kararları, Yasama, Yürütme ve Yargı organlarını bağlar" hükmünün çiğnenmesi unutturuldu.
Bu durumda ne oldu:
Anayasa Mahkemesinin ışığı karartıldı.
Değerli okurlarım,
Tek Adam rejiminde ışıkların yanması hiç istenmiyor.
Ama diyorum ki;
- AYM''nin ışıklarının yanması lazım ki hukukun üstünlüğü sağlansın.
- Adalet Bakanlığının ışıklarının yanması lazım ki yargı kararları siyasi değil hukuki olsun.
- Cumhurbaşkanlığının ışıklarının yanması lazım ki vatandaşın sorunları çözülsün.
- Milli Eğitim Bakanlığının ışıklarının yanması lazım ki öğrenciler aydınlansın, çağdaş eğitim verilsin, tarikat ve cemaatlerin istedikleri karanlık eğitim yok olsun.
- Sağlık Bakanlığının ışıklarının yanması lazım ki hastalara şifa sağlıkçıların sorunlarına deva olsun.
- Medyanın ışıklarının yanması lazım ki halk gerçekleri öğrensin.
- Genelkurmay''ın, Milli Savunma Bakanlığının ışıklarının yanması lazım ki terörle mücadelede kahraman Mehmetçiklerimiz başarıya ulaşsın.
- İçişleri Bakanlığının ışıklarının yanması lazım ki hırsız, uğursuz, terörist, vatan düşmanları korksun.
- Dışişleri Bakanlığının ışıklarının yanması lazım ki Türkiye düşmanı emperyalist ülkeler hadlerini bilsinler, Türkiye''nin uluslararası hakları savunulsun.
Değerli okurlarım,
Okurum Dr. Nuri Çağatay mesajında diyor ki;
"Her gün düzenli üç, bazen de dört gazete alır, tüm köşe yazılarını okurum.
Dünkü AYM kararı konulu yazınızı da ilgiyle okudum. İnanın, tüm haberler, TV kanalları ve okuduğum köşe yazıları içinde bu konuda en derli toplu yazının sizin yazınız olduğunu değerlendiriyorum. Elinize sağlık, iyi ki varsınız.
Pek çok demokrat, ilerici ve hatta solcu görüşler bile, mahkeme üyesinin Tweet''ini doğru bulmadı. Nedenini anlayabilmiş değilim.
Günün şartlarına uygun düşünmeyi beceremiyorlar gibi geldi bana.
2001 yılında İslami bir siyasi partinin siyaset yapma hakkının verilmesi gerektiğini demokrasi adına savunanlar, şimdi kenarda köşede demokrasi kırıntılarını aramakta değiller midir?
Eğer bir yüksek mahkeme üyesi söylediği bir sözden dolayı iktidar tarafından topa tutuluyorsa, muhalefet için savunulması gereken bir durumdur diye düşünüyorum.
Gücün hep bir yönde kullanıldığı ve giderek sıkıştırılan ülkemizde, itiraz eden tarafın gücünü azaltmaması gerek, bunu yapmayı deneyenleri özendirmek, yalnız bırakmamak gerek düşüncesindeyim.
Bu bakımdan sizin değerlendirmenizi çok yerinde buldum.
Mevcut anayasal düzeni hoyratça reddeden birinin, 2007 yılından beri karar ve uygulamalarda izi olan birinin elini kuvvetlendirmemek, cesaretlendirmemek gerekeceğini de unutmamalıyız diye düşünüyorum.
Ne yapmış AYM üyesi Tweet ile?
Bence siyasi erkin yargıya müdahalesinin bir sonucu AYM''de yaşanan duygu patlamasının yansıması idi ve çok insani geldi bana. Kısaca; tüm resmi kurumlardaki ışıklı görünümün, devlet yaşıyor duygusu yaratması ile "Biz varız ve buradayız" demek istemiştir."
Değerli okurlarım,
Nazım Hikmet der ki;
"Hava kurşun gibi ağır! Bağır, bağır, bağırıyorum.
Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum…
O diyor ki bana:
- Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana…
Dert çok, hem dert yok
Yüreklerin kulakları sağır…
Hava kurşun gibi ağır…
Ben diyorum ki ona:
- Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam,
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa."
"Karanlık" değil "Aydınlık" bir Türkiye''de tüm ışıkların yanması dileği ile…