Karadeniz hattında Öcalan testi yapıldı...
Sinop: 110
Samsun: 190
Ordu: 128
Giresun: 184
Trabzon: 172
Bu rakamlar, terör örgütü PKK’nın sivil uzantılarının güya “barış sürecini anlatmak” için yapacağı fakat arkalarına kös kös bakarak döndükleri Karadeniz turundaki illerin bugüne kadar sadece bölücü teröre verdiği şehitlerinin sayısı.
Terör örgütünün sivil uzantılarının tekmeyi yiyecekleri noktayı az çok tahmin ettiğimden ve farklı hırlamalara mahal vermemek adına bu yazıyı kaleme almak için son durağı bekledim. Çünkü, bu tur; Öcalan-AKP-BDP’nin ortak stratejisiydi.
Sinop’ta, Samsun’da meydana gelen haklı tepkilere “provokasyon” denildi. Başbakan çıktı ekranlara, CHP ve MHP’yi eleştiriyormuş gibi yapıp bölge halkına hakaretler yağdırdı şu cümlelerle;
“Gerçek vampirler niye gitti oraya, amaçları neydi? Bu nasıl bir kan sevdasıdır. Bu nasıl bir vampirliktir.”
Yandaş medya daha da azıttı.. “Sivas-Madımak Otel” hatırlatmaları yapıldı.
Bu sözlerin gerçek adresi dağdaki teröristlerle her gün kucaklaşanlar değil de kimler? Yıllarca gerçek kan içicilerin hamiliğini kimler yaptı? Gerçek kan içiciler vatan evlatlarına kurşun sıkanlar değil mi?..
Yüzlerce şehit veren ve acılarını içlerine akıtıp sadece “vatan sağ olsun” diyen Sinoplular mı, Samsunlular mı?..
Karadeniz bölgesinin hassasiyetlerini bu ülkede bilemeyen var mı?
AKP ve başındaki şahıs ve ortaklık yaptığı BDP, bu süreçte oralara gidildiğinde nasıl tepkilerle karşılaşacaklarını bilmiyorlar mı?
Bu yapılan, bile bile arının ocağına çomak sokmak değildir de ya nedir?
Daha önce de bu bölgede misyonerler, ABD’li ajanlar, benzeri tezgahlar yapmadılar mı? Bizzat Leyla Zana da Karadeniz turu planlayıp sonra iptal etmemiş miydi?
Demek ki; bölgede cirit atan ajanların nabız tutma operasyonları yeterli görülmedi?
Ve açık gündeme bağlı olarak yürütülen süreç için düğmeye basıldı;
“Öcalan serbest bırakılırsa, Türkiye’nin en hassas bölgesinde tepkiler nasıl oluru” yerinde görmek için küçük bir test yapıldı.
Gereken cevabı da aynen aldılar..
Polislere tokat atılmadı. Polis arabaları, halk otobüsleri yakılmadı.. Ortalık toz duman edilmedi. Bölücü örgütün paçavraları asılmadı. Teröristbaşı ve yandaşlarının lehine sloganlar atılmadı. Vatana, millete, bayrağa sövülmedi.. Zaten doğuştan asabi olan Karadenizli hemşerilerim demokratik tepki haklarını sokakta ellerinde Türk bayrakları ve sloganları ile gösterdi. Bölücü mikrobun Karadeniz’e sirayet etmemesi için bölgeyi karantinaya alıp, giriş-çıkışları yasak ettiler. Bu kendilerinin ve tüm vatanın sağlıklı yaşaması, mikroplardan kurtulması için gerekli bir tıbbi müdahaleydi.
Aynı müdahaleyi 19 Mayıs 1919’da da yapmışlardı.
Birileri bu yüzden tepinip sağa sola hırlıyor. Yok etmek istedikleri Türk Cumhuriyetinin Bayramını kaldırdılar ama ruhu öldüremediklerini bir kez daha yerinde test edip gördüler. Ne de olsa Mustafa Kemal Atatürk yapımı ve öp öz Türk.
***
Karadeniz hattında yapılan en son deneme ile ilgili uzman görüşe de başvurduk. TÜRKSAM Başkan Yardımcısı Celalettin Yavuz şunları söyledi:
“Hangi maksatla gittiklerini gerçekten bilmiyoruz ama böyle hassas bölgelere şu an gitmemeleri gerekirdi. Onların işini Başbakan yapıyor zaten. BDP, acaba İmralı’nın dışında taca çıktı, baypas edildi gibi bir düşünceyle de gitmiş olabilir. Çünkü gerçekten bu süreci destekliyorlarsa gidecekleri yer orası değildi. Başta Diyarbakır’dan başlarlardı, hatta Hakkari’den başlarlardı, Mardin, Urfa, Bitlis, Van özellikle buralarda yaparlardı. Provokasyon ihtimali de yabana atılır gibi bir şey değil ama tabii daha sağlam verilere ihtiyaç var. Şunu görebiliyoruz ki; özellikle Kışanak hatta Demirtaş’ın zaman zaman verdiği ifadeler her ne kadar Öcalan son sözü verecek kişi diyorlarsa da taca atılmaktan dolayı BDP olarak rahatsızlar. En sonunda da onlardan bir tanesi de gidecek, Öcalan da onları dışarıda bırakmamak için onlardan birisinin de gelmesini istedi. Özellikle Demirtaş gidecek. BDP’de bir rahatsızlık var bunu görebiliyoruz. Bir de anayasa ile ilgili olay var. Her ikisi birden de olabilir. Akılları sıra acaba ‘biz oraya gidip kendimizi tanıtalım biz barış sürecini destekliyoruz mu’ demek istediler. Bence gerek yok Başbakan bunu onların yerine yapıyor ve daha etkili oluyor.”