Kanuni’nin katlettirdiği 4 ünlü şeyh
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olup Osmanlıcılık oynayan İmam Halil Konakçı; "Bana her gün ip gönderiyorlar biliyor musunuz? Darağacına asacaklarmış beni. Hoca asmak bunların ata sporu." diye konuşmuştu ya ona tarih dersi vermeye devam edelim:
16. Yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde dini görüşlerinden dolayı idam edilen dört ünlü şeyh vardır, bunlar:
İsmail Maşuki: Türk tasavvuf tarihinde "Oğlan Şeyh" veya "Çelebi Şeyh" diye de bilinir, Bayrami-Melami tarikatı kutbu ve şeyhidir. Genç yaşı sebebiyle halk arasında Oğlan Şeyh adıyla meşhur olmuştur.
Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle on iki öğrencisiyle birlikte padişahın yanına getirilen İsmail Maşuki, padişahın önündeki sorgulamasında vahdet-i vücuda dair görüşünde ısrar etmiştir. Şeyhülislam İbn Kemal'in fetvası ve Ebusuud Efendi'nin de destekleriyle, zındıklık ve mülhidlik ile yargılanarak öğrencileriyle birlikte Sultanahmet'teki At Meydanı'nda Üçler Mescidi’nin olduğu yerde idam edilir, cesedi ve kesik başı denize atılır.
İdamının ardından da uzun bir süre dilden düşmeyen Oğlan Şeyh'i savunma babında yorum yapanlara dahi "onun mezhebinde ise katlolunur" fetvaları verilmiştir.
Müritlerinden Irakizade Hasan Efendi idam edildiği yere bir mescit, Oğlan Şeyh'in idam edildiği yere de şehitlik yaptırmış ve parmaklıkla çevirmiş, daha sonra da aynı yere sembolik olarak bir kabir yaptırmıştır. Ancak mescit daha sonra yanmıştır.
Bosnalı Hamza Bâlî: Ankara'da Melamiyye şeyhlerinden Hüsameddin Ankaravi'nin hizmetinde bulunduktan sonra Rumeli'de Melamiliği yaymaya çalışmıştır. Bazı söz ve tavırları ulemanın ve tarikat şeyhlerinin tepkisini çekmiştir. Cahil olduğu, Oğlan Şeyh İsmail Maşuki'nin tarikatına mensup olduğu iddiasıyla kadıya şikâyet edilmiştir. Kadı da durumu İstanbul'a bildirerek, Ebussuud Efendi'den fetva istemiştir. Ebussuud Efendi de, Oğlan Şeyh zendeka ve ilhada (dinsizlik ve Allah'sızlık) binaen idam olunmuştu. Şeyh Hamza da onun gibi zındık ise katli meşrudur deyince, Hamza Bâlî İstanbul'da idam edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde görüşlerinden dolayı idam edilen dört ünlü şeyhten biridir.
Molla Kâbız: Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. İran'dan geldiği kayıtlıdır. Dinî bilgisini geliştirmiş ve Osmanlı ilmiye sınıfına girmiştir. Kendi fikirlerini halka anlatmıştır. Ayet ve hadisleri te'vil ve tefsir ederek İsa'nın bütün peygamberlerden üstün olduğunu ve hatta Muhammed'den de daha faziletli olduğunu savunmuştur. İslam dinini reddetmemiş, Hristiyanlık propagandası yapmamıştır.
Kâbız, ulemanın şikâyeti üzerine divanda yargılanmıştır. 2 Kasım 1527'de yapılan ilk duruşmada Rumeli Kadıaskeri Fenarizâde Muhyiddin Çelebi ile Anadolu Kadıaskeri Kadri Çelebi, Kâbız’ın fikirlerini çürütememişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman da bu duruşmayı kafes arkasından dinlemiştir. Sultan Süleyman, mollanın iddialarını çürütemedikleri için ulemayı daha sonra eleştirmiştir. Sadrazam Pargalı İbrahim Paşa’yı çağırıp çare aramış ve ertesi gün Kâbız’a karşı Şeyhülislâm İbn-i Kemal ve İstanbul Kadısı Sadeddin Çelebi öne sürülmüştür. İbn-i Kemal onun fikirlerine karşı savlar ileri sürmüş, fikirlerinden döndüğü takdirde affedileceğini söylemiştir. Kâbız bunu reddedip kendi fikirlerinde ısrar edince idam edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde görüşlerinden dolayı idam edilen dört ünlü şeyhten biridir.
Şeyh Muhyiddin Karamanî: Halvetiye tarikatının Gülşenî kolunun kurucusu Diyarbakırlı Şeyh İbrahim Gülşenî'nin mürididir. Farklı şehirlerde dersler vermiş, Ebussuud Efendi ile çekişmeler yaşamıştır. Karamanî, İstanbul'a gitmiş, İstanbul halkı kendisini ilgiyle karşılamıştı. Ebussuud Efendi 1545 yılında şeyhülislam olunca 1550 yılında bir fetva ile Karamanî'yi dinsiz ilan eder. Fetva ile şeriat hükümlerini inkâr eden, peygamber hakkında küçük düşürücü sözler sarf eden bir zındık olmakla suçlanarak öldürülmüştür. Ölümü tamamen Osmanlı'nın içinde bulunduğu siyasi koşullarla ilgilidir.
Evet, bunların hepsi somut, tarihî gerçekler, bu konuya devam edeceğim ama asıl turpun büyüğü heybede bir sonraki yazıda katledilen bir halifeden bahsedeceğim.