Kalkınma için planlama şartı

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, GSYH'da büyüme ile iktisadi ve sosyal kalkınmayı ayırt etmek gerekir. Kalkınma, gelir artışı yanında, bu gelirin mümkün olduğu kadar adil paylaşımı, insani gelişme, yaşam kalitesinin artması, sosyal gelişme, demokrasi gibi unsurları da kapsar. Gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın uygulamada zaten aksayan, piyasa rekabeti tarafından sağlanması imkanı yoktur. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde kalkınma planlaması yapmak gerekir.

Planlama, öngörülen iktisadi ve sosyal hedeflere ulaşmak için, alternatif politikalar arasından seçim yapılmasıdır. Başka bir ifade ile bir ekonomide kaynakların etkin dağıtılması ve kullanılması için kullanılan bir tekniktir.

Planlama, İkinci Dünya Savaşı sonrasında; iki kutuplu dünya döneminde Kapitalist Blok'takiler ve Sosyalist Blok'takiler için farklı anlamlar ifade ediyordu. Kapitalist Blok'taki kalkınma planları özel teşebbüse yol gösteren, özendirici niteliklere sahipti. Sosyalist Blok'ta ise üretim araçlarının mülkiyeti devlete ait ve özel sektör çok cılız olduğu için merkezden yapılıyordu.

Kapitalist planlamada: Piyasanın yeterince işlemediği ve başarısız olduğu alanlarda planlamaya ve devlet müdahalesine başvurulur. Kapitalist planlamanın temel amacı, fiyat istikrarını sağlamak ve tam istihdam düzeyini garanti edecek bir talep düzeyi yaratmaktır.

Sosyalist ülkelerde merkezî planlama ile nelerin, ne kadar üretileceği ve ne kadar tüketileceğine dair ekonomik ve toplumsal yaşamın her alanı ayrı ayrı düzenlenir. Merkezî planlama "emredici" niteliğe sahiptir.

Gelişmekte olan ülkelerde; Karma ekonomik planlama; aynı zamanda kalkınma planları özelliğine sahiptir. Bu modelde planlama sadece piyasa başarısızlıklarını gidermeye çalışmaz. Aynı zamanda devlet piyasanın yeterli üretemediği, toplumsal ihtiyaçların gerektirdiği alanlarda da doğrudan piyasaya girer. Sosyal gelişmeyi planlar.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'na girmedi ama savaşın zararlarına maruz kaldı. Seferberlik ilanı ekonomik faaliyet düzeyini düşürdü. Kaynakların önemli kısmı orduya verildi. Dış ticaret olanaklarının kesilmesi piyasalarda darlık yarattı. Karaborsacılık arttı. 1943-1945 yılları arasında ekonomi ortalama yüzde 10 küçüldü. Fiyatlar genel seviyesi çok düştü. İthalatta gerileme sonucu dış ticaret dengesi fazla verdi

İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı'ndan sonra ilk plan 1946'da hazırlanan İvedili Kalkınma Planı'dır. Plan, ülke kaynaklarının en dengeli şekilde kullanılmasını hedef alıyordu. Sektörel olarak sanayileşme öncelikli bir plandı.

Türkiye'de ilk planlama uygulaması, 17 Nisan 1934 tarihinde yürürlüğe giren Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı'dır. Bu planın hedefi 1934-1938 yılları arasında sanayinin gelişmesini sağlamak, dışa bağımlılığı azaltmak ve ithal malların içeride üretilmesini (ithal ikamesini) sağlamaktı.

İktisadi kalkınma için gerekli olan tesislerin, devlet tarafından kurulması planlandı. Sanayi tesisleri kurulurken enerji, kömür, işgücü, ulaşım gibi özellikler dikkate alındı. Verimin maksimum olması için yatırım alanları tespit edildi. 20'ye yakın KİT kuruldu. Üstelik bu kuruluşlar tüm Türkiye'ye yayılıydı. Sadece belli birkaç şehirde değildi. Ayrıca fabrika, demiryolu, liman gibi imtiyazlı yabancı şirketlerin satın alınarak millileştirme hareketi de birinci plan döneminde hızlandırıldı.

Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı döneminde büyüme oranı ortalaması yüzde 9 oldu. İthalat kısıtlaması nedeniyle dış ticaret fazla veriyordu. Bütçe harcamalarının millî gelir içindeki payı yükseldi. Diğer yandan mali disiplin de sağlandı.

Sonrasında; İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı, İkinci Dünya Savaşı nedeni ile yarım kaldı.

1963 ilk plan tartışmaları sırasında rahmetli Demirel, bize plan değil, pilav lazım diyordu. Ama söylediğinin tersine; Demirel'in başbakanlığı sırasında birinci ve ikinci beş yıllık kalkınma planları başarılı oldu.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 1963-1967 yılları arasını kapsadı. Ortalama yıllık enflasyon yüzde 5,2 ve ortalama yıllık büyüme yüzde 6,5 olarak gerçekleşti.

Rahmetli Özal, planlamada yatırımların teşvikine önem verdi. Turizme arsa, vergi indirimi, ucuz kredi verildi. Bugün Türkiye dünyada 4. sırada turist çeken ülke ise bunun nedeni o dönemde turizme verilen teşviklerdir.

Şimdi Türkiye'de biriken yapısal sorunlar ancak orta ve uzun dönemde çözülür. Bunun içinde beş yılık planlar yapmak ve 15 yıllık hedefler tespit etmek gerekir. Bu hedefler içinde;

Piyasada oligopol yapılar ve kartelleşmenin kaldırılması;

Toplam faktör verimliliğinin artırılması için yönetim teknikleri, üretim teknikleri ve inovasyon çalışması yapılması;

Üretimde ithal girdi payının düşürülmesi, bunun için yerli üretim teşvik edilmesi;

Tarımda organik tarım ve hayvancılığa dönüşümü;

Gelir ve servet dağılımının düzletilmesi; yer almalıdır.

Son söz; Yaşadık ve gördük; plansız pilav yenmiyor.

Yazarın Diğer Yazıları