Kalıcı büyüme ve istihdam için tek çare yatırım yapmaktır
Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım tutarı, yılın ilk yarısında 2009’un aynı dönemine kıyasla yüzde 50 azalma gösterdi. Oysa ki 2009 yılı Dünyada ve Türkiye’de sermaye hareketlerinin daraldığı kriz yılı idi.
Yabancı yatırım sermayesinin azalmasındaki nedenlerin başında, özelleştirme yoluyla yabancıya satılacak kamu alt yapı yatırımı ve özel bankalar kalmadı.
İçeride de, 2009 kriz yılı olması nedeniyle özel sektör yatırımları azaldı. Ancak büyüme yıllarında da, 2003 yılından beri özel sabit sermaye yatırımları düşüyor. Bunun nedeni de kurun düşük kalması ve ara malı ithalatın artmasıdır. Kendi tasarruflarımıza dayanan yatırım yapmazsak, kalıcı büyümeyi ve istihdam sorununu çözemeyiz.
Aslında, “Yatırım, sermaye mallarına ve teçhizat stokuna yapılan ilavedir.” Ne var ki, küreselleşme yatırım anlayışını değiştirmiştir. Plasmanlar yatırım olarak tarif edilmeye başlanmıştır. Oysaki örneğin, Türkiye’de borsaya plasman yapmak, yatırıma dönüşmüyor. Zira borsada yabancı sermaye oranı yüzde 70 olduğu için kârlar dışarıya gidiyor.
Türkiye’de toplam talep, piyasa yapısı, kambiyo sistemi, yatırımlar için caziptir. Buna karşılık, özel tasarruf oranı düşüktür. Yabancı sermaye ve kur politikası yatırımları engelliyor. Kamu altyapı yatırımları yetersizdir. Teşvik politikası tutarsızdır. Bürokrasi her türlü yatırımın önünde engeldir.
Bu sorunlardan ortalama tasarruf oranının düşük olması ve tasarrufların yatırıma dönüşmüyor olması, en önemli sorundur.
Türkiye’de uygulanması gereken politikaların başında tasarrufların artırılması gelmelidir. Zira özel tasarrufların Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı, 2000 yılında yüzde 23.4 iken, 2009 yılında yüzde 16.8’e düştü.
* Özel tasarrufların düşmesinin ve tasarrufların yatırıma dönüşmesinin önündeki engeller, ekonomide kırılganlığın artması, piyasanın spekülatif yapı kazanması, kamuda şeffaflığın azalmasıdır.
* Kredi kartları ve tüketici kredilerinin yaygınlaşması ortalama tüketim oranın artmasına neden oldu. Ayrıca, Türkiye’de mevduat, çok sınırlı olarak doğrudan yatırım kredilerine dönüşüyor. BDDK raporuna göre, 2008’den 2009’a, bireysel krediler yüzde 10.9, kurumsal ve ticari krediler yüzde 7.9 arttı, KOBİ kredileri ise yüzde 0.7 düştü.
* Özel yatırımlarının teşvik edilmesi ve yönlendirilmesi anlayışında önemli değişiklik oldu. Yatırımlara verilen devlet desteğinde azalma oldu.
Özel tasarrufların ve yatırımların artması için ne yapmalıyız?
* Tasarruf faizleri ile kredi faizleri arasında, makul bir kar marjını içerecek denge kurulmalıdır. Mevduat faiz oranı gibi kredi faiz oranları da yıllık tespit edilmelidir. Aylık faiz, istikrarsız ve değişebilirliği, oynaklığı yüksek ve spekülatif bir finans piyasası icadıdır. Bu icat tasarrufları ürkütmüştür. Özel Yatırımların finansmanını zorlaştırmıştır.
* Gelir dağılımında bozukluk, tasarrufları artırır... Çünkü yüksek gelir gruplarının tasarruf eğilimi yüksektir. Bu defa da, düşük gelir gruplarının tasarrufları eksi olur. Kaldı ki aynı zamanda yatırımları uyaran toplam talepte de bir azalma olur.
* Türkiye’de halen kayıt dışı yoldan yurt dışına kaynak çıkışı oluyor. Bu da iç tasarruf oranını düşürüyor. Kayıt dışı kaynak çıkışını önlemek için, yer altı ekonomisini önlemek gerekir. Ayrıca iç siyasi güveni oluşturmak gerekir.
* Yabancı sermaye politikasını değiştirmeliyiz. Sıcak para tuzağından kurtulmalıyız. Zira sıcak paranın girdiği ülkeye, sıfırdan yatırım yapan yabancı sermaye gelmiyor.
* Yatırımları ve özellikle emek yoğun yatırımları artırmak için istihdam yükünü düşürmeliyiz. Türkiye’de istihdam üzerindeki vergi ve prim yükü, yüzde 37’den başlamaktadır. Yüksek istihdam yükü hem içeride, kayıt dışı istihdama neden oluyor... Bu sorun da haksız rekabet yaratıyor. Hem de Türkiye’nin dış rekabet gücünü düşürüyor.