Kale duvarlarımızı sarsıyorlar!

Hükümetlerin en temel görevi, devletin ana unsuru olan vatandaşlarını, iç ve dış tehditlerden korumaktır. Vatandaşların korunamadığı, haklarının gözetilemediği ortamlarda devletler zayıflar, hukuk ortadan kalkar, kanunlar işleyemez hale gelir.

Eskiden şehirleri, başkentleri devletleri koruyan en önemli simge unsur duvarlarıydı... İstanbul'un fethi ancak Bizans surlarının aşılmasıyla gerçekleşmişti. Günümüzün kale duvarlarını ise ülkelerin izledikleri dış politikalar olarak tanımlayabiliriz.

Dış politikada yapılan çalışmalar, takınılan tutumlar, kurulan diyaloglar ülkelerin başlarındaki tehdit sayısında azalma ya da artışa yol açar.

Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi...

Özellikle son 10 yılda dış kaynaklı saldırılar ve terör olaylarından en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Kısacası kale duvarlarımızı sarsıyorlar.

Sürekli değişen ve kırmızı çizgileri olmayan bir anlayış ile politika yapılabilir mi?

Hele ki söz konusu Türkiye'nin dış politikasıysa... Neredeyse aylık olarak değişen bir dış ilişkiler anlayışımız var.

"Eli kanlı İsrail"den, "müttefik İsrail'e,

"Amerikan askerleri için dua ediyorum"dan, PKK'ya destek veren ABD'ye, oradan yine "ABD'liler ile birlikte operasyon yapabiliriz"e,

"Ayağını denk al Barzani"den, "Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani"ye,

"Bekle bizi Avrupa"dan, "AB kendi işine baksın, gerekirse başka birlikler kurarız"a,

"Kardeşim Esad"dan, "Terörist Esed'e",

"Katil Putin'den", "Dostum Putin"e,

IŞİD'den, DAEŞ'e,

"Başkan Salih Müslim"den, "PYD ele başı terörist Salih Müslim"e,

"Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz"den, "Sincar bölgesinde faaliyette bulunan radikal terör örgütlerini kınıyorum"a...

14 yılda değişmeyen, çiğnenmeyen tek bir kırmızı çizgimiz kalmadı.

Bu tartışmaların hepsinden de zararla çıktık; canımız yandı, ekonomimiz sarsıldı.

Rus jetlerine hava sahasını açmak!

Örnek vermek gerekirse; Rusya'ya kendimizi affettirmek için dilemediğimiz özür kalmazken, gözden kaçırılan çok önemli bir hata daha yapıldı.

24-28 Ekim tarihleri arasında Rus jetleri, Türkiye hava sahası üzerinde gözlem uçuşu yapacak. Bu şu demek oluyor. Rus Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetler Türkiye'nin en stratejik noktaları, askeri bölgelerini karış karış, cm. cm. kayda alacak.

Barzani'ye TSK desteği

Türkiye'nin tüm ısrarlarına rağmen kabul edilmediği Musul operasyonunda başta Kerkük olmak üzere Türkmenlere yönelik katliam girişimleri sürüyor. Dahası IŞİD'den boşalan yerlere peşmerge denetiminde PKK yerleşiyor.

Peki Türkiye ne yapıyor? Başbakan Binali Yıldırım açıkladı: "Peşmerge, Başika'da bizden yardım istedi. Biz de Fırtına obüsleri, topçu ateşi ve tanklarımızla IŞİD hedeflerini vurup, Barzani güçlerine yardımcı olduk."

Türkmenler, aynı yardımı 14 yıldır bekliyor.

Karşılığında ise PKK mermisi yiyerek, IŞİD vahşetini yaşadılar. Yetmedi ABD jetleri üzerlerine bomba yağdırdı. Şimdi de ana yurtları Kerkük'ten sürülüyorlar.

Dahası geçtiğimiz hafta PKK'nın ele başlarından Murat Karayılan "peşmerge Barzani ile iş birliği içerisindeyiz" açıklaması yapmış ve iş birliğinin detaylarını açıklamıştı. Buna rağmen Barzani'ye TSK'nın destek vermesi hangi anayasal, hangi hukuk, hangi dış politika ile açıklanabilir!

Suriye'nin kuzeyinde PYD ile Barzani'nin nasıl bir iş birliği içinde olduğunu bilmeyen yok. Buna rağmen orada yaralanan peşmergeleri Ankara'da tedavi ediyoruz!

Böyle kırmızı çizgisi olmayan, millî yönü bulunmayan dış politika ile bir yere varılmayacağını yaşayarak gördük.

AKP'nin "İslamcı" gelenekteki bakış açısında "millî" hassasiyetlere "kavmiyetçilik" gözüyle bakıldığını biliyoruz. O yüzden "soydaş"lıktan ziyade "mezhepçi" bir bakış açısı etkin oluyor. Bunun terk edilmeyeceği de mutlak gibi...

Ancak şu bir gerçek ki kale duvarlarının sağlam kalabilmesi, millî bir dış politikayla mümkündür.

Yazarın Diğer Yazıları