Kadınlar Günü
Batı Dünyası vahşi kapitalizmin güdümünde kaybettiği insani değerlerini özel günlerle ihya etmeye, diriltmeye çalışıyor. Dökülmüş, paramparça olmuş, insani değerleri yaralanmış Batı’nın bu gayretlerinde, kapitalist piyasaya hız kazandırma ihtirasını da göz ardı etmemek gerekir. Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü ve benzerlerinden sonra “Dünya Kadınlar Günü”...
8 Mart 1957’de New York’ta daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir tekstil fabrikasında greve başlayan 40.000 işçiye polis saldırdı ve onları fabrikaya kilitledi. Bu sırada çıkan yangında, barikatlar yüzünden kaçamayan çoğu kadın 129 işçi can verdi.
1910 yılında Danimarka’da, 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında ölen işçiler hatırasına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olması kabul edildi.
Dünyada ve Türkiye’de kadınların aile içinde ve çalışma hayatında karşılaştıkları problemlerin çözülmediğini hatta arttığını görüyoruz. Özellikle Türkiye’de son zamanlarda “kadın cinayetleri”nin ardı arkası kesilmiyor.
Kadına karşı şiddet konusunda 2007 itibariyle dünya genelinde veriler şöyle:
- Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suç.
- Tahminlere göre 113 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak “kayıp” (yok) görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi imkanlara ulaşamamışlardır.
- Fuhuşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır.
- On beş ile kırk beş yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır.
- En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü istismara uğramıştır. (Tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suiistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet; bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın istismar şeklidir.
- Din, kültür vb. nedenlerle yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organlarına hasar verilmektedir
- Sistematik tecavüz, savaşların ve çatışmaların pek çoğunda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda Soykırımı (1994) esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir. Bosna’da ve Irak’da da benzeri kirlilikler geniş ölçüde yaşanmıştır.
İslâm Medeniyeti’nin ve O’nun temeli olan İslâm’ın kutsal kitabı Kur’an’da ve Yüce Peygamber’in sözlerinde, davranışlarında kadın Batı’nın anlayamayacağı kadar yüceltilmiş, saygıya ve sevgiye lâyık görülmüştür. İslamiyet kadar hiçbir zihniyet, hiç bir felsefe O’na baha biçemedi, hakiki mevkiini veremedi. Bugün Müslüman geçinen memleketlerde kadının perişan, köle muamelesi görmesi Müslüman erkeklerin İslâm’ın kabuğunda kalmış cehaleti ve idrâk darlığındandır.
Bu görüşün en büyük delili Kur’an-ı Kerim’dedir. Hitaplar imanlı kadınları ve imanlı erkekleri ayırmadan yapılmıştır. İslamiyet’in ilk zamanlarında kadın toplum hayatının her aşamasında erkekle beraber yer almakta, hatta gazâlara (savaşlara) bile katılmakta idi. Yüce Peygamberin: “Kadın erkeğin yarısıdır” diyen ve O’nun sosyal hayattaki yerini açıkça tayin eden beyanı kesindir.
Günümüzde İslam ülkeleri içerisinde kadın sadece Türkiye Cumhuriyeti’nde lâyık olduğu yerdedir. Ancak, üzülerek ifade edeyim ki Atatürk’ün bir yağmur bereketiyle kadınlara verdiği sosyal ve siyasi haklar törpülenirken, yok edilmek istenirken kadınlarımız gaflet içindedir. Gazi Paşa bu hakları kadınlarımızın Milli Mücadele’deki yüksek fedakarlıklarına şükran borcu olarak verdi. Dolayısıyla bu hukuki yücelişler kolay elde edilmedi.
Ülkemizde bu kadar kadın derneği var. Çocuk cezaevlerinde her şey yapılıyor. Ama kadın dernekleri suskun... Eğitim reformu iddialarıyla adımlar atılıyor. Ne getireceği, ne götüreceği ilmi zeminlerde tartışılmadan eğitime yön verilmek isteniyor. Kadınlarımız nerede?
Nasıl bir insan istiyoruz? İnsan yetiştirme düzenimizin hedefi ne? Bunları soran, araştıran yok!
Kadınlarımız ana olsun, yavrumuz olsun, yârimiz olsun başımızın tacıdır. Yine de “Kadınlar günü kutlu olsun” diyelim.