Kabahat Amerika’da değil, bizde...

Ermeni tasarısının, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde 22’ye karşı 23 oyla kabul edilmesi beklenen bir gelişmeydi. Zira, Ermeni tasarısının ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda görüşülmesine kadar, Başkan Barack Obama ciddi bir müdahalede bulunmadı.
ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptıkları yeni değil... 1964’te Kıbrıs çıkarmasını engelleyen ABD’nin o zamanki başkanı Johnson’un mektubu, Türkiye’nin ABD nezdinde önemsizliğini de ortaya koymaktaydı.
Bu mektuba İnönü’nün verdiği cevaptan bir paragraf şöyledir:
“Mesajınız gerek yazılış tarzı, gerek muhtevası bakımından Amerika ile ittifak münasebetlerinde daima ciddi bir dikkat göstermiş olan Türkiye gibi bir müttefikinize karşı hayal kırıcı olmuş, ittifak münasebetlerine değinen muhtelif konularda önemli görüş ayrılıkları belirmiştir.”
O yıllarda, ben Milli Türk Talebe Birliği, İstanbul İcra konseyi (yürütme kurulu) başkanı idim. Bu olaylar üstüne, 1 Eylül 1964 tarihinde, İstanbul’da ABD Başkonsolosluğuna siyah bir çelenk ve bir dolar bıraktık. Bu kara çelenkte “Dolarlarınızla Türkiye’yi satın alamazsınız” yazıyordu. Ertesi gün basında yankı buldu. Örneğin 2 Eylül 1964 tarihli Tercüman gazetesinin sürmanşetinde yer aldı. O yıllarda medya, gençlik ve toplum, Milli sorunlarımıza karşı daha duyarlı idi.
46 sene önceki tespitimiz bu gün maalesef gerçekleşti. ABD dolarları sıcak para olarak, ekonomiye hakim oldu. Faiz oranlarını sıcak para belirliyor. Döviz kurlarını sıcak para belirliyor. Siyasi ilişkileri sıcak para belirliyor.
Doğru mu, yanlış mı, bilmiyorum... Ancak öyle bir görüntü var ki, sanki siyasette ABD’nin dediği bağlayıcı oluyor. Amerika’dan icazet almayan partilerin iktidar olma şansı yok gibi bir kanı yerleşmiş.
1980 sonrası Amerikancılar arttı... O kadar ki 1964’te yaşadığımız Kıbrıs engelini bile, bazı yazarlar İnönü’nün oyunu gibi yorumladılar. İnönü’nün isteği gibi anlattılar. ABD’yi temize çıkarmak istediler.
ABD, insan avlamayı çok iyi biliyor. Örneğin, sol düşünceli bir profesör arkadaşım, anlatıyor... Arkadaşım ABD’de bir Üniversiteye misafir profesör olarak gidiyor. Amerikan aileleri, bu arkadaşımı sık-sık yemeğe davet ediyor. Arkadaşım merak edip, neden tanımadığınız bir yabancıyı yemeğe davet ediyorsunuz... diye soruyor... iyi niyetli Amerikalı, görevli olduğunu ve gerçeği söylüyor. Eğer bu arkadaşım aldansaydı, o da Amerikancı olurdu.
ABD’nin hedefi çok açıktır... Dünyayı Amerikan halkının refahı için kullanmak... Bunu savaşla mı sağlayacak? Tehditle mi sağlayacak? Adam çalarak mı sağlayacak? Ekonomik işbirliği ve ekonomik ilişkilerle mi sağlayacak? Yöntem önemli değil, sonuç önemlidir.
Bu gün, Dünya para sistemi dolara bağlıdır. Trilyonlara varan dolar rezervi tutan ülkeler, dünyada cebinde dolar taşıyan ve ABD’de de yerleşik olmayan herkes ABD’ye çalışıyor.
ABD yaşadığı krizlerin maliyetini dolar rezervi tutan ülkelere ve tüm dünyaya sosyalize edebiliyor. Bu yolla dünyayı sömürüyor.
Çin halkı da ABD’ye çalışıyor. Zira ABD Çin’den ayda 100 dolar ücret alan Çin’linin ürettiği tekstili alıyor... Çin de ABD’den ayda 4000 dolar alan Amerikalı işçinin ürettiği çeliği alıyor.
Amerikan güdümünden kurtulamayan ülkeler ve milletler ABD’ye çalışmak zorundadır. Biz önce Amerikancılardan, sonra Büyük Orta Doğu projesi gibi Amerikan planlarından kurtulmak zorundayız. Aksi halde sittin sene yoksul kalmak zorundayız.

Yazarın Diğer Yazıları