K. Irak ve Türkmen davasında Genelkurmay resmen devre dışına çıkarıldı!
Yıl. 1995.
K. Irak ve Irak Türkmenleri ile ilgili olarak faaliyet gösteren üç devlet birimi yani Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT zirveleri bir araya gelerek Başbakanlığa şu öneriyi sunmuştu:
-K. Irak ve Türkmenlerle ilgili olarak yapılacak bütün faaliyetler Genelkurmay Başkanlığının patronajında yapılmalı. Bu şekilde çok başlılık önlenir ve istikrarlı bir politika izlenir.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, kendine iletilen bu istemi MGK toplantısına götürür ve oradan da tavsiye alarak yetkileri Cumhurbaşkanının da onayı ile Genelkurmay’a devreder.
Yıl: 2003.
AKP iktidara gelmesiyle bir iddiaya göre ABD ve İsrail’in önerisi ile K. Irak ve Irak Türkmenleri konusuna da direkt müdahil olmak istedi ve yetkinin Genelkurmay’dan Dışişlerine devrini talep etti.
Ancak bu talep sunulan devlet bilgi ve belgelerinin ışığında MGK ve Cumhurbaşkanı tarafından reddedildi.
Ve yıl 2007, aylardan Eylül...
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen sonrasında bir gece ansızın bir karar alınır.
Karar şudur:
-K. Irak ve Türkmenler konusunda bütün yetki ve sorumlulukların Genelkurmay Başkanlığından, Dışişleri bakanlığına devri uygun görülmüştür.
Evet Cumhurbaşkanı Gül’ün da onayı alınarak alınan bu kararla Genelkurmay’ın uzun bir süredir kurduğu bütün mekanizmalar adeta umursanmadan yeni bir sürece start verildi.
Peki konu daha önce olduğu gibi MGK’da gündeme geldi mi?
Hayır...
Evet, AKP iktidarı görüldüğü gibi sadece Türkiye’deki kurumları değil, Irak Türkmenleri ile koordinasyondan, K. Irak hadisesine kadar her şeyi kontrolü altına almaya çalışıyor.
İyi de Genelkurmay Başkanlığı, yani TSK bu ülkenin en temel kurumu değil midir? Böylesine bir önemli kurumdan K. Irak ve Türkmenler gibi, bu ülkenin üstünde titrediği bir konuda yetki ve sorumluluğu almak hangi manaya geliyor?
Tamam Dışleri Bakanlığı da bu ülkenin kurumu ama K. Irak farklılık arz eden bir coğrafya.
Orada diplomasiden ziyade başka şeyler geçerlidir.
Bunu da yapabilecek olan kurum, Dışişleri değil Genelkurmay ya da MİT’tir.
Nitekim Genelkurmay böyle bir şeyi Kıbrıs’ta yapmış, yani orada Mukavemet Teşkilatını kurarak Kıbrıs davasının önderliğini yapmış ve kurtuluşuna vesile olmuştur.
Hal bu iken AKP hükümeti Genelkurmayı devre dışına çıkarıyor.
AKP’nin bu tasarrufunda bazılarının iddia etiği gibi CIA ve MOSSAD’ın istemleri var mı bilmiyorum ama bildiğim şey, Türkiye’nin artık K. Irak’taki bütün kırmızı çizgilerini resmen ve alenen kaybettiğidir.
Dahası, bu kararla Türkmen davası da büyük yaralar almıştır.
Dün konuştuğum ITC yetkilileri adeta matem havasındaydı.
Feveranları ise Türkmen davasının Türkiye’deki güçler savaşına kurban edilmesiydi.
Diyeceksiniz ki çekilmeyi asker istemiş olamaz mı?
Onu bilmiyorum. Ancak eğer öyle bir şey varsa, asker böyle bir talebi tamamen ümidini kesmesi halinde yapar. Yani asker sorumluluğun kendinde, siyasi kararın hükümette olduğunu ve de bölgeye operasyon gibi hiçbir adımı atamadığını görünce, al yetkiyi ve ülkeye ya da tarihe karşı sen sorumlu ol demiş olabilir.
Kısacası Türkiye, teslimiyetçi AKP iktidarı ile, K. Irak ve Türkmen davası defterini resmen kapatmış oluyor.
FIRSATI YAKALADI
YÖK ve türban krizi!
Yeni Anasaya bağlamında başlayan, Türkiye kimlik mi değiştiriyor ve Malezya mı oluyor sendromu türban tartışması ile genişliyor.YÖK Başkanının dün yaptığı basın açıklaması mes’elenin artık kriz boyutuna yelken açtığını gözler önüne seriyor.YÖK Başkanına göre, kılık kıyafet yönetmeliğinde hukuken bir değişiklik yapmak mümkün değildir. Varolan çabalar ise zorlamadır.. Peki bu iş nereye mi varır? Daha önce de yazdık, Tayyip Erdoğan ne derse o olacaktır. Tayyip Bey kuşkusuz gerginliği istemez ama eline geçirdiği böyle bir fırsatı da tepmez, dolayısı ile türbanla ilgili olarak bazı adımları atar diye düşünüyoruz.. Sakın, sakın bana göze alamaz demeyin, aynı şeyleri Abdullah Gül’ün adaylığı sürecinde onlarca kez duymuştum. Geçin onları artık. Tayyip Erdoğan göze almıyor, istediğini gözü kapalı yapıyor. Vallahi helal olsun...
Peki ne olacak Şimdi!
Muhtıralar dönemi artık tarih oldu?
Dün ANAP kökenli eski bir bakan yeni Anayasa ve türban tartışmaları bağlamında bana; “Asker her an muhtıra verebilir” demez mi.. Gülümsedim ve şu karşılığı verdim: “Hayır böyle bir şeye yüzde bir dahi ihtimal vermiyorum. Türkiye’de artık muhtıralar dönemi tarih olmuştur. Artık o yol ya da metot rafa kakmış, gündemden çıkmıştır.. 27 Nisan muhtırası ve de sonrasındaki gelişmelerden sonra artık TSK’nın böylesi bir metodu takip edeceğine zerre ihtimal vermiyorum. Öyle çünkü asker böyle bir bildirinin artık metot olarak bir caydırıcılık yaratamayacağını yaşayarak görmüştür.. Asker harekete geçer, geçmez onu bilmem. Bildiğim şey muhtıra, bildiri olmaz, olursa her şey fiili olur...” Evet aynen bunları söyledim.. Söylediklerim doğru mu, ne dersiniz?
TORBASI DOLU!
Nicholas Burns neler isteyecek?
ABD Dışişlerinin 3 numarası Burns Ankara’ya stratejik bir gezi için geldiğini söyledi.. Peki bu ne anlama mı geliyor.
1) Nicholas Burns öncelikle İran için gelmiştir. Burns ABD ve İsrail’in İran’ı vurması durumunda Türkiye’nin ne yapacağını öğrenmek ve de ülkesinin lojistik destek ile İncirlik’in kullanılması gibi beklentilerini anlatacak.
2) ABD Dışişleri bürokratı Türkiye’nin İran’la yaptığı doğalgaz anlaşmasının da iptalini isteyecek.
3) Burns ayrıca Fener ruhban okulunun açılması için de ABD yönetiminin ısrarını iletecek...
4) Keza Burns Fransa’nın NATO’ya dönüşünde Türkiye’den anlayış isteyecek ve karşılığında Fransa’nın AB sürecinde Türkiye karşıtlığını yumuşatacağını söyleyecek... Evet ana konular bunlar.. Burns teknik altyapı hazırlayacak.. Son sözler Ekim ayında Beyaz Saray’da yapılacak olan Bush-Erdoğan görüşmelerinde söylenecek.