İyi de, hangi yüzüyle olacak?
Defne Samyeli, yazılarında, Deniz Feneri yolsuzluğunun Türkiye uzantılarını araştırmakta “gönülsüz”, Ümraniye Davası’nda “ciddiyetsiz” bulduğu, “deveyi havuduyla götüren” AKP’nin üyesi...
AKP yeni yüzünü bulmuş:
Defne Samyeli!
Hani şu “Güzellik Yarışması”nda şöhret kazandıktan sonra, emsalleri papparazzi programları sunarken, televizyon haberciliğini seçip, kendini yetiştiren... Hani şu güzel yeşil gözleri olan... Kanal D’de başladığı Ana Haber editörlüğünü, Show TV’de Ali Kırca’ya kaptıran, Milliyet’te başladığı köşe yazarlığını ise halen Güneş’te sürdüren var ya... Evet evet her 10 Kasım’da, 23 Nisan’da, 19 Mayıs’da, 30 Ağustos’ta “ay-yıldızlı bayrağımız”ı yazısına taç eden, milli bayram günleri yazısının son noktası “Yaşasın Cumhuriyet” olan... İşte o kadın, ’bir 29 Ekim günü, egemenliğin AB’ye devrini öngören sözleşmeye imza atan parti’ye üye olmuş...
Sık sık eleştiriyordu
Ümraniye Davası’nın başladığı günlerde, yani çok değil bir iki ay önce, “sanıklar için işkenceye dönüşen” salon sorununu eleştirirken “Ergenekon davasını böyle ciddiyetsizlikle yürüten, hükümetin yönettiği devlet değil mi?” diyordu.
Ya Deniz Feneri için yazdıkları?
“Başbakan Erdoğan’ı ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’i, bu işin Türkiye uzantısını araştırma ve bulma konusunda gönülsüzlük”le suçlamış. Sonra da lafı bağlayıvermişti: “Ne de olsa Alman Mahkeme’nin ’Asıl sorumlular Türkiye’de’ diyerek işaret ettiği dört kişi, iktidara yakın çevreden. Kanal 7 yöneticileri ve RTÜK Başkanı.”
Sık sık yazdığı TSK’yı övücü nitelikteki yazılarını, “Farkındayım, askeri övdüm. Ağzıma biber sürerler mi acaba?” göndermesiyle bitirmeyi alışkanlık haline getirmişti.
Ne diyelim, canı biber çekti herhalde...
AKP’yi kararlılıkla eleştiren, zaman zaman ’iyi yaptılar’ diyecek olduğunda, AKP’li zannedilmemek için “benim siyasi yelpazedeki duruşum belli” açıklamasını ihmal etmeyen ve iktidarla hiç işi olmayacağı mesajını veren Defne Samyeli’nin yazılarından bu örnekleri özellikle seçtim. Çünkü bunlar tazecik yazılar. Samyeli’nin eleştirilerine konu olan ’sorun’lar ortadan kalkmış değil...
Değişen birşey mi var?
Ümraniye davası, zaman zaman nükseden “ciddiyetsiz” uygulamaların gölgesinde devam ediyor, TSK hala hedefte ve kamplumbağa hızıyla Türkiye’ye gelen Deniz Feneri e.V. dosyasının Türkiye uzantılarını yargılamaya giden süreçte pek gönüllü işletilmiyor...
Böyle olunca da, insan sormadan edemiyor: Ne değişti Defne Hanım? Ne değişti de, onaylamadığınız bir yapının içinde yer almaya karar verdiniz?...
Tamam bu arada “sosyete mimarı” olarak anılan kocası Araplar’la ortak işlere girmiş ve iktidar geleneğine dahil olmuş... Tamam son yılların en büyük projelerini, ’dudak uçuklatan’ihaleleri almış... Tamam onlar da, tatillerinde altın musluklu, savorosky taşlarıyla bezeli Dubai otellerini tercih eder olmuşlar... Tamam, nefis bu, Emine Erdoğan ile katıldığı Katar gezisinde, “kadının adı yok ama parası çok” anlayışının cazibesine kapılmış da olabilir...
Bunların akabinde de “Etik olarak tartışmalı olabilir de, millete yardımın nesi yanlış?” içerikli yazılarına başlamış Samyeli... “Şimdiye kadarki iktidarlar da etrafındakileri zengin etmedi mi? Dar gelirliye nohutun n’sini vermediler. Şimdi AKP’yi, kendi deveyi hamuduyla götürürken vatandaşı nohut ve kömürle oyalıyor diye suçlayanlara bir hatırlatma: ’Halk için’yola çıkmış olması gerekenler, halka selam bile vermiyor! ”
Güle güle götür
Bu satırlardan sonra fazla söze gerek var mı?
Belli ki “deveyi havuduyla götüren AKP”nin parçası olma hevesi düşmüş gönlüne bir kere...
Bile bile lades diyen birine; ilke, samimiyet, kısacık hayatı pişmanlıklar olmadan yaşayabilme, dürüstlük, çocuklarına onurlu bir miras bırakma.... başlıklı hatırlatmalara gerek var mı?
O zaman... En işe yarar dilekleri dileyelin kendilerine; Güle güle götürün... Afiyet olsun... Yarasın...
Defne Samyeli, AKP’nin kadınlar arası hitabet yarışmasında jüri olduktan sonra Emine Erdoğan’ın Katar Gezisi’ne de katılmıştı.
Bu yazı, vekil de yaptırır
Tanıdığım ilk Başbakan eşi değil Emine Hanım. Ama en mütevazi olanı o, kesinlikle. Kendisi de, kızları Esra ve Sümeyye de ’kraliyet’ görüntüsü vermemeye azami dikkat gösteriyorlar. Emine Hanım’sa, tek kelimeyle, ’anne’. Grupta hepimizle teker teker ilgilendi ve hepimize resmen ’annelik’yaptı. Delegasyonda kimsenin birbirinin ayağına basmamasının nedeni Emine Hanım’ın herkese dalga dalga yayılan sıcaklığı.
* Defne Samyeli / Güneş
++++++
Deniz Feneri’ni tanımaz etmez
Deniz Feneri ile Başbakan arasında bir ilişki var mı? Yok...
Doğrusunu isterseniz Başbakan, Deniz Feneri dolandırıcılık davasının ilk isimlerinden RTÜK Başkanı yaptığı Zahit Ak-man’ı da tanımaz. Görse soracak:
“Sen kimsin?”
“Zahit...”
“Hangi Zahit? Tanımadığım, bizim Zahit mi?”
Dört sene önce Dernekler Kanunu’nu değiştirerek Deniz Feneri’ni kamu yararına çalışan dernek sayıp, müslümanlardan para toplamasını kolaylaştıran, veraset ve intikal vergilerinden muaf sayan AKP hükümetinin kararnamesi ile AKP hükümeti arasında herhangi bir ilinti var mı?
Yok...
Diyelim ki; Deniz Feneri şirketlerindeki törenlerde, Deniz Feneri kurucularının düğünlerindeki videolarda gözüken de Başbakan değil. Deniz Feneri dolandırıcılığının kilit isimleri arasında da Başbakan’ın bürokratları, danışmanları, bakanları, sözcüleri, yandaşları, dava arkadaşları bulunmuyor...
Tüm bunları yok saydınız...
O zaman tarihin en büyük dolandırıcılığını yapmaktan mahkum olan Deniz Feneri ile Başbakan ve iktidarı arasında bir alaka kaldı mı? Kalmadı...
Zıplayın şimdi: Türkiye seninle gurur duyuyor!
* Bekir Coşkun / Hürriyet
++++++
Yasaya uyan var mı ki...
Ümraniye soruşturması başladığından beri, hukuk ve insan hakkı ihlallerini madde madde yazdı Rıza Türmen. Yazdı da ne oldu? Bir sabah ansızın kapıları çalınıp, evleri alt-üst edilmedi mi insanların? Bilinmeyen diskler, belgeler türemedi mi? Usula uygun olmayan ev-ofis aramalarının buluntuları delil sayılmadı mı? Şimdi diyor ki “Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, yargıç kararı olsa bile, bireylerin konutunda ses ya da görüntü kaydı alınamaz. Ceza Kanunu, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydedenleri hapis cezasıyla cezalandırıyor. Bu bilgilerin internette yayımlanması ayrı bir suç. Bu suçlar şikâyete bağlı olduğundan, şikâyet olmadan savcılar harekete geçemiyor. Dinlemeler ve kayıtlar gizli olduğundan dinlenen kişi dinlendiğini bilmiyor. O nedenle, şikâyet edemiyor. Böylelikle, hukuka aykırı dinleme yapanlara koruma sağlanıyor. Hukuk dışı amaçla ortam dinlenmesine yol açıyor. Bu suçları şikâyete bağlı olmaktan çıkarmak gerekir.”
Tane tane, anlaşılır biçimde yazmış Türmen. Diyor ki, yasayı yeniden düzenlemeli.
YSK’nın bütün uyarıları, kural ve kanunlar ortadayken, çamaşır makineleri, çek-yatlar, valilerin gözetiminde, dağ-tepe, Türkiye’de taşınmadı mı? Sen şimdi yasayı düzenlesen ne olur, düzenlemesen ne olur? Yasa, hukuk tanıyan var mı memlekette, önce ondan haber ver!
++++++
Doğru olabilir ama yalan
Eski Başbakanlık Sözcüsü, yeni Radikal yazarı Akif Beki, akreditasyon iptali nedeniyle hakkında açılan tazminat davasında, mahkemeye sunduğu dilekçede “Yapılan bir haber gerçek olsa dahi, kişi veya kuruluşlarca yalan olduğu ileri sürülebilir” dedi.
Bu da “Etik olmayabilir ama yasal” gibi birşey herhalde...
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Emre Aköz, köşesinden “Kaza hakkında uzman gibi fazla konuşmayın” uyarısında bulunmuş! Malum ya kendisi Başbakanlık yüksek uçuş uzmanı!
Kanatsız 1 şişe JB ile uçabilen Türkiye’nin tek çelebiyazarı!
* Engin Balım
++++++
Bunu mu bekliyor?
“Soykırım demedin, sağol... Mehmetçiğin kanı sana feda olsun!..”
Obama, 24 Nisan’ı anarken “soykırım” sözcüğünü kullanmayacakmış.. Çünkü... Başkan Afganistan’daki savaşa ağırlık veriyormuş ve Türkiye’ye ihtiyaç duyabilirmiş. Başkan Obama’nın Türkiye’den Afganistan’da çarpışmak üzere asker isteyeceğini söylüyorlar...
Bizden de herhalde “Sağol Obama, soykırım lafını kullanmadın al bakalım karşılığında Mehmetçik kanı” dememiz bekleniyor... Afganistan’daki savaşla bizim ilgimiz ne peki?
1970’lerde Kabil’deki Sovyet yanlısı iktidarı devirmeleri için Müslüman militanları eğiten ve silahlandıran güç ABD’nin kendisi... Bin Ladin’i, Taliban’ı yaratan ABD... İkiz Kuleler komplosunun peşinden, terörle savaş bahanesiyle Afganistan’ı işgal eden de yine ABD... Binlerce masum Afganlıyı öldürdü ABD, hâlâ da öldürmeye devam ediyor. Savaşı Pakistan’a da sıçrattı. Afganistan’daki birlik sayısını yüzde 40 yani 17 bin arttıracağını açıkladı. Çin’e karşı Hindistan’ı okşuyor.
Bizim orada ne işimiz var? Terörle savaş bütün dünyanın sorunu, falan denecekse geçiniz bir kalem. Batı’nın bizi PKK terörüne karşı nasıl yalnız bıraktığını yaşayarak gördük. ABD’nin Afganistan’da petrol için çarpıştığını da anlamayanımız kalmadı. Bizim ABD’nin petrol çıkarları için Afganistan’a gönderecek tek bir askerimiz yoktur. ABD asker istediğinde bunu söyleyebiliyor musunuz? Efelik Davos’da değil, işte burada belli olacak...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
MİNİ YORUM
Eşek olmamanın ölçüsü paraymış
Necati Doğru da ipliğini pazara çıkardı ya, “yeni düşmanı”nı diline dolayan Engin Ardıç “Bu adamın aklı fikri, benim kazandığım parada! Çatır çatır çatlıyor. Eşek değilim, elbette iyi bir para aldım? Bu bizim hanımı ilgilendirir, maliyeyi ilgilendirir. Başka da hiç kimseyi ilgilendirmez.” demiş. Yine pek yanlış söylemiş. Sen “eşek olmayacaksın” diye cebine doldurulan paralar, bu ülkenin yetiminin hakkıysa, senden önce, devlete vergisini veren bütün vatandaşları ilgilendirir. Bu konuda kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu bulunan gazeteciler de dahil...