İşsizlik cin fikirle çözülür mü?

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan işsizliğe sihirli bir formül getirdi.. Babacan “insanlarımız haftada 59 değil 49 saat çalışsa, ilave istihdam olur ve işsizlik sıfıra yaklaşır”
Daha önce Başbakan da başka bir sihirli formül geliştirmişti: “Her işveren bir kişi alsa, bir milyon işsize iş çıkar...” demişti.
Başka bir yazımda da anlatmıştım.1990’da Sovyetler Birliği’nde piyasa ekonomisine geçiş yeni başlamıştı. O yıllarda, İstanbul Üniversitesi ile Rus Bilimler Akademisi arasında “Bilimsel İşbirliği Anlaşması” vardı. Bu anlaşma çerçevesinde Moskova’ya gitmiştik. Rus Bilimler Akademisi’nin otelinde kalıyorduk.


Sanayileşmiş ülkelerin avantajı
Bir gün elimdeki paketi resepsiyondaki bir bayana teslim ettim. Yarın alırım dedim. Ertesi gün gittiğimde, paketi bulmakta zorlandık. Teslim ettiğim bayan nerede, diye sordum. O bir gün sonra gelir. Çünkü biz 24 saat çalışıp, 48 saat tatil yapıyoruz...dediler. Nedenini sorduğumda “Böylece herkes çalışıyor...İşsiz insan kalmıyor” dediler. Ne var ki Rusya’da o yıllar en yüksek maaş 100 dolardı.
AKP İktidarı bir yandan, “serbest piyasa ekonomisi” diyor. Öte yandan ekonomide makro sorunları cin fikirlerle çözmeye kalkıyor.
Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde ortalama çalışma saatleri bizden daha düşüktür. Ancak bu ülkelerde teknoloji gelişmiştir. Verimlilik yüksektir. Bizim iki saatte yaptığımız üretimi, sanayileşmiş ülkeler bu teknoloji sayesinde bir saatte yapıyor. Yani onlarda iş verimliliği daha yüksektir.
Bizde ortalama işçi maaşı 800 dolardır. Sanayileşmiş ülkelerde bizim en az 4 katımızdır.


Üç ayaklı politika gerek
Kaldı ki, ekonominin üçayağı var: Üretim, istihdam, paylaşım... İktisat politikaları bu üçayağı da birlikte ve koordineli yürüten politikalar olmalıdır. Başka bir ifade ile tek başına bir istihdam politikası olmaz.
Örneğin, para, faiz ve kur politikası ile istihdam politikası arasında çok yakın bir bağ var. Düşük faiz, yatırımların artmasını sağlar. Yatırımların artması yeni istihdam yaratır. Yüksek faiz, işsizliğin artmasına yol açar.
İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King, “Faizleri yükseltirsek enflasyon bu yıl düşmeye başlayabilir, ancak işsizlik daha yüksek ve ortalama kazançlar da artış şu ana göre çok daha yavaş olur” diyor.
Aslında faizlerin düşmesi de yetmiyor, yatırım için uygun yatırım ortamının da olması ve millî paranın da aşırı değerlenmemiş olması gerekir. Başka bir ifade ile kur politikası da, istihdamı etkiliyor.
Sebebi ne olursa olsun, millî para değerli, kur düşük kalınca, ithalat iç üretimden daha cazip geliyor. Bu nedenlerledir ki Türkiye aramalı, hammadde ve tüketim malını üretmiyor, ithal ediyor.


KOBİ’ler canlanır
2010 yılında toplam ithalatımız 185.5 milyar dolar oldu. Bu ithalat içinde 38.5 milyar dolar, petrol ve petrol ürünleridir. Yaklaşık 29 milyar doları da yatırım malı ithalatıdır. İthalatın geriye kalan 118 milyar doları, çok rahat üreteceğimiz aramalı, hammadde ve tüketim malı ithalatıdır.
Bu 118 milyar dolarlık ithalatın çoğunu içeride üretebiliriz... Ancak bunun için, TL’nin aşırı değerli olmasını önlemek, sıcak parayı kontrol etmek, uzun vadeli yabancı sermaye yatırımlarını özendirmek, yatırım teşviklerini yeniden düzenlemek, yatırım kredisi faiz maliyetini düşürmek gibi politikalar gerekir. İthal ettiğimiz bu malları içerde üretirsek, KOBİ’ler canlanır. Yatırım artar. İstidam artar. Türkiye cari açık vermez.
Cari açık vermezsek, biz kazanırız, bizimle ekonomik ilişki içinde olan zengin ülkeler kaybeder.
Türkiye de iktidarı, muhalefeti, ulusal çıkarlarımız için olmazsa olmaz bu “Ulusal politikaları” neden tartışmıyor?
Küresel ekonomiyi tabu olarak görenler de üzülmesin! Bu ulusal politikalar dışa kapanma anlamında değildir. Bu politikalar hem istihdam yaratacak, hem de küresel kumarda daha fazla ütülmemizi önleyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları