İşsizliğin boyutu ve çözümü

İşsizliği tartışırken, iki boyutuna öncelik vererek tartışmak önemlidir.
Birisi işsizlikle-ekonomik kriz arasında oluşan kısırdöngünün nasıl kırılacağı,
Diğeriyse, kayıt dışı işsizliğin çözümünün aynı zamanda istihdam artışını nasıl sağlayacağıdır.
İşsizliğin yalnızca işsiz kalanları değil, aynı zamanda ve daha da önemlisi, ekonomik krizin derinleşmesini etkiliyor... İşsizlikle ekonomik kriz arasında kısırdöngü oluşuyor.
Dünyada en yüksek işsizlik oranı Güney Afrika’dadır... Çünkü bu ülkede iç siyasi kargaşa, sermayenin kaçmasına neden olmuştur. Yatırımları ve üretimi olumsuz etkilemiştir. Bugün de bu ülkede siyasi belirsizlik devam ediyor. Bu sebeple Güney Afrika’daki işsizliği, Türkiye ile karşılaştırmak doğru değildir.
İkinci sırada yüzde 13.7 işsizlik oranıyla Hırvatistan geliyor. Üçüncü sırada da yüzde 13.6 işsizlik oranıyla Türkiye var.
Aslında Türkiye’de gerçek işsizlik daha yüksektir. Çünkü, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Aralık 2008 ayı için ilan ettiği işsiz sayısı 3 milyon 274 bindir... Ancak işsiz olduğu halde çeşitli nedenlerle ve iş bulma umudu kaybolduğu için iş aramayan 2 milyon 298 bin işsiz daha var. TÜİK bunlar için “iş bulsa çalışacak olanlar” diyor.
Bu şartlarda Türkiye’nin 2008 Aralık ayında toplam işsiz sayısı 5 milyon 572 bindir. Oranlarsak, işsizlik oranı yüzde 20’yi geçiyor.
Öte yandan 2007 Aralık ayından 2008 Aralık ayına kadar geçen bir yıl içinde, işsiz kalanların sayısı 838 bin, iş bulsa çalışacak olanların sayısı da 548 bin arttı. Yani toplam işsiz sayısında bir yılda 1 milyon 386 bin artış oldu.
İşsizliğin artması, krizin ömrünü uzatıyor... Kısır döngü oluşuyor. Çünkü, ekonomik krizin temel nedeni iç ve dış talebin düşmesidir. Toplam talebin düşmesi, sanayi üretiminin de düşmesine yol açıyor... Kimse satamayacağı malı üretmiyor. Fabrikaların kapasite kullanım oranı düşüyor. Kapasite kullanım oranı düşünce, İşletmeler işçi çıkarıyor... İşi tatil ediyor. İşsizlik artıyor. İşsiz kalanın satın alma gücü düşüyor. Bu durum, toplam talebin daha da düşmesine neden oluyor. Böylece işsizlik -kriz, kısırdöngüsü oluşuyor. Kriz işsizlik üretirken, işsizlik de krizi ağırlaştırıyor.
İşsizliğin çözümü için, önce hükümetin ve Başbakan’ın işsizliğin getirdiği bu sorunları iyi tahlil etmesi gerekir. Arkasından işsizliğin çözümü için bir program yapmalıdır. Program yapmak için de, elinizdeki araştırma gibi, Türkiye’de ekonomik krizin etkisini ve halkın durumunu iyi tahlil etmek gerekiyor.
İşsizliğin çözümünün ilk adımı yatırımları artırmaktır. Kamunun altyapı yatırımlarını artırarak istihdam yaratması gerekir. Özel sektörün her sektörde ve her yerde yapacağı yatırımların desteklenmesi gerekir. Bu destek yalnızca vergi indirimi olarak değil, aynı zamanda yapılan yatırım oranında, kaynak desteği şeklinde de olmalıdır. Ancak bu yolla, yatırımların konjonktürel etkisi ortaya çıkacaktır. Ekonomide canlanma olacaktır.
Yüksek istihdam yükü, kayıt dışılığa zorluyor. O kadar ki, TÜİK’in açıkladığı işsizlik anketlerinde Aralık 2007’de 8.868.000 olan kayıt dışı istihdam sayısı, 2008 Aralık ayında 8.955.000’e yükseldi.
İstihdam üzerinden alınan vergi, prim ve işveren payı yüzde 40 dolayındadır. Oysa ki bu oran Avrupa ortalaması olarak yüzde 25’tir.
Eğer istihdam yükü yüzde 25’e düşürülürse, mevcut 8.955.000 kayıtsız çalışanın en az yarısı kayıt altına alınır. Çünkü işverenler bu yükün risk almaya değmez bir yük olduğunu hesap eder. Bu yolla kayıt dışı istihdam azalır.
Kayda alınan 4 veya 5 milyon çalışan da bu defa vergi ve prim öder. Böylece, devletin istihdam vergi ve primlerinden gelir kaybı olmaz. Hatta planlı yapılırsa, devletin geliri artar.
Bu gerçeği, başta muhalefet partileri ve birçok insanın dile getirmesine rağmen, siyasi iktidar bugüne kadar hiçbir adım atmadı.

Yazarın Diğer Yazıları