İşsize iş verirsek herkes kendi aşını alır
Türkiye ekonomik olarak 26 bölgeye ayrılmıştır. Her bölgede bölge kalkınma ajansları vardır. Bu 26 bölgenin 9’u yatırımların teşviki açısından geri kalmış iller olarak ve IV bölge şeklinde sıralanmıştır. Geri kalmış söz konusu 9 bölge içinde, kuzeydoğu, doğu ve güneydoğuda yer alan 32 ilimiz vardır. Her bölgede, bölge kalkınma ajansları mevcuttur. Bölge kalkınma ajansları, bölge içindeki özel ve kamusal tüm şirketler, yerel otoriteler ile sivil toplum kuruluşları arasında işbirliği sağlayarak, o bölgenin ekonomik kalkınmasını hedefleyen bağımsız kuruluşlardır. Bu kuruluşların projeleri kısmen özel ve daha çok kamu kaynakları ile yapılmaktadır.
Bu 32 il de homojen yapıda değildir. Örneğin, Trabzon ile Ardahan arasında, kalkınmışlık farkı vardır. Bu illerin bir başka özelliği, devamlı göç veren iller olmasıdır. Ayrıca halkın ve ’oda’ların parası yoktur. Bu nedenle kalkınma ajansları, AB projelerine odaklanmıştır.
Öte yandan bu iller kalkınmada öncelikli iller olarak ilan edildi. Bu illerde özel yatırımlar teşvik edildi. Özal döneminde bu illerde yatırım yapanlara maddi destek sağlandı. Ne var ki parayı alan İstanbul’a geldi. Yatırımlar 4 duvar olarak kaldı.
Bundan önceki ve bu Hükümet tarafından bu illere verilen istihdam teşvikleri de bir işe yaramadı... Zira, bu teşvikler bu bölgelerdeki pazara uzaklık, güvenlik, uzman istihdamı gibi sorunları aşacak boyutta değildi. Aslında bu illerde mevcut olan sınırlı sayıdaki yatırımları yapanlar da, illerini seven ve fedakar iş adamlarımızdır. Geri kalmış illerde bu işadamlarımızın yaptığı ve işleyen yatırımların devamı için de önlem alınması gerekir. Bu görev devlete düşer. Ayrıca benim öteden beri düşüncem, geri kalmış illerde devletin bizzat yatırıma girmesidir. Bu illerin belirli bir kalkınmışlık düzeyine ulaşması için devletin elini taşın altına koyması kaçınılmaz görünüyor.
Hepimiz Türkiye’nin kalkınmasını, ülkemizin ulusal çıkarlarını ve halkın refahını mensubu olduğumuz siyasi partilerin başarısı veya karşı olduğumuz siyasi partilerin başarısızlığı üstünde tutmalıyız. Türkiye’nin kalkınması, terörün bitmesi demektir... Halkın refahı demektir. Bunlar, devletin ve toplumun ortak hedefleri olmalıdır. ABD’de başkan kim olursa olsun, ABD’nin milli politikaları değişmiyor.
Bu açıdan, benim zordaki ailelere para dağıtmak yerine, bunlara iş ve iş avansı verelim demekteki amacım budur. Bu nasıl olur:
Örneğin geri kalmış illerin hepsinde, o ilin kaynakları dikkate alınarak devlet yatırım yapabilir.
- Örneğin, Ardahan ve Kars’ta ortak, organik tarım ve hayvancılık organize bölgesi kurulabilir. Organik hayvan ürünleri üretim tesisi yapılabilir.
- Mardin’de sanatkar fazladır. Örme eşya sektöründe ihracat potansiyeli var. Yatırım yapılabilir.
- Bayburt’ta, Bayburt taşı işleme tesisleri kurulabilir.
- Çorum, nohut ürünleri işleme fabrikası kurulabilir.
- Hakkari’de, deri işleme ve ürünleri tesisleri kurulabilir.
- Artvin’de Kafkas arısı üretimi ve organik bal üretim tesisleri yapılabilir.
- Tunceli’de kaynak suyu tesisleri yapılarak, Orta Doğu’ya pazarlanabilir.
Bu fabrikaların yatırımı ve işletmesi sırasında, yöre halkı çalışır. Çalışanların ücretinden dörtte bir kesinti yapılarak, işçilere hisse senedi verilir. Fabrikanın maliyeti geri dönünce, fabrikanın mülkiyeti işçilerin kurdukları ortak organizasyonlara verilir. Bu yolla sermaye de tabana yayılmış olur.