İşsiz gençler
Soma’daki maden faciasından sonra Zonguldak’daki bir başka madene alınacak 150 kişilik bir kadro için yaklaşık 4 bin kişi başvurdu. Başvuranların büyük bir bölümü hatta yüzde 60’ın üzerindekilerin yaşlarının 23 ile 29 arasında olduğu dikkat çekiyor.
Üniversite yerleştirme sınavlarına günler kala yüzbinlerce genç sınavda başarılı olmak için ter döküyor.
Amaçları üniversiteyi kazanıp, okuyup iyi bir iş bulmak. Peki üniversiteyi bitirip iş bulmak mümkün oluyor mu?
Türkiye’de resmi işsizlik oranı yüzde 10.9. Bu yıllardır böyle gidiyor. Avrupa veya diğer ülkelerden belki bir iki puan daha fazla ama genel rakam o kadar da ürkütücü değil. Bu rakamların detayına baktığınızda Türkiye’nin acı gerçeğini görüyorsunuz. Soma’daki 150 kişilik kadroya neden 4 bin kişinin başvurduğunu daha iyi anlıyoruz.
İşsizlik yüzde 23.8
Devlet İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye’de yaşları 20-24 arasında olan nüfusun yüzde 23.8’i işsiz. Yani üniversiteyi bitirmiş yüzbinlerce genç işsiz. Bu gençlerin büyük bir bölümü halen ailelerinden aldıkları harçlıkla yaşamaya, iş bulmaya çalışıyor.
Yıllarca hep Çin hikayeleri duyduk. Çin’deki işgücünün çok ucuz olduğunu ve insanların burada köle gibi çalıştırıldığını hep okuduk. Bugün resmi rakamlar Türkiye’nin neredeyse Çin’i geçtiğini gösteriyor. Genç nüfusun yüzde 23.8’i işsiz olurken iş bulan gençlerin ise yüzde 50’sinden daha fazlası asgari ücret ile yani bin liranın altında bir rakama karın tokluğuna çalışıyor. Aslında bu paraya karın tokluğu da demek yanlış. Çünkü Türkiye’de hele büyük şehirlerde 2 bin TL’nin altı açlık sınırı olarak kabul ediliyor.
Hizmet sektörü
İşsiz gençler tam bir sömürü aracı haline geldi. Gençlerin etini de kemiğini de kullanmaya hizmet sektörü deniliyor. Türkiye’de hizmet sektörü hızla büyüyor. Peki nedir bu hizmet sektörü? Adı üzerinde hizmet veren sektör. Lokanta , sinema ve turizmden tutun da finans sektörünün bir çok kolunda hizmet veren sektör. Bütün dünyada genç nüfus üretime yöneltilirken bizde ise ne yazık ki hizmet söktürüne yönlendiriliyor.
Nasıl olsa genç nüfus işsiz ve çaresiz.
Bu gençleri kullanan sektörlerden biri de bankacılık. Bankacı olmak isteyen yüzbinlerce genç bankaların insan kaynaklarından gelecek bir haberi bekliyor. Bu başvurular bankaların gençleri nasıl biraz daha sömürme formülünü geliştirmelerine neden oldu.
Direkt satış elemanı olarak yeni bir iş alanı yarattılar.
Bankalar bu işsiz onbinlerce genci iş görüşmesine çağırıyor ve onları asgari ücret ve prim karşılığı sigorta ve kredi kartı satmak için işe alıyor. İşe alınan bu gençlerin bir şubesi veya bir mekanda masası yok. İş alanı sokaklar. 24 saat çalışıyor adeta. Ne kadar çok sigorta veya kredi kartı satarsa o kadar prim alacak. Satamadığı ay sadece asgari ücret alacak. Ayrıca bu öyle aylarca da devam etmiyor. 3 ay yeterince satış yapmayan genç hemen işten çıkartılıyor ve yeni bir genç işe alınıyor.
Bu şekilde kullanılan yüz binin üzerinde genç var. Bu gençler devletin resmi istatistik kurumuna göre işsiz sayılmıyor ama bir süre sonra işsiz kalacakları kesin. Bu gençlerin hiç bir güvencesi yok. Üstelik sürekli olarak işten kovulma baskısı ile stresle yaşıyor.
Şimdi soruyorum size, bankaların direkt satış elemanı olarak çalışma ile Soma’daki madenlerde çalışma arasında ne fark var. Birinde hemen ölüyorsun, diğerinde sürünerek her gün acı çekerek...