İsmet Paşa’ya saldırmanın dayanılmaz hafifliği
ANAP Genel Başkan Yardımcısı Uğur Güzel’in İsmet İnönü’ye Anıtkabir avlusundaki mezarının başında sert sözlerle saldırdığı ve “İnsanlar açlıktan öldü bunun yüzünden…” gibi ithamlarda bulunduğu paylaşımı sosyal medyada epey bir gündem oldu. Bu elbette istisnai bir olay değil birçok kişi yalan yanlış kulaktan dolma bilgilerle İsmet Paşa’ya saldırmayı stratejik olarak tercih etmektedir.
Ben Uğur Mumcu’nun “bilgisi olmadan fikri olan çok insan var” söylemini çok beğenirim, sık sık da kullanırım ve hakikaten de bu memlekette bilgisi olmadan fikri olan, papağan gibi ezbere konuşan muazzam sayıda insan bulunmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’e saldırmaya cesaret edemeyen bazı zevat İsmet Paşa üzerinden Cumhuriyet'e ve Cumhuriyetimizin kuruluş değerlerine saldırmayı bir strateji olarak belirlemiş bulunmaktadırlar.
Özellikle muhafazakâr kesimden gelen kişiler “sağır İsmet” lakabıyla Paşayı küçümsemeye ve halkın gözünden düşürmeye çalışmaktadırlar. Geçenlerde biri, Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’yü kast ederek her türlü saygıdan uzak bir şekilde “sağır İsmet camileri ahır yaptı” diye bir ithamda bulunmuştu, bu noktada şu ‘sağır İsmet’ hitabına bir açıklık getirmek gerek!
Öncelikle şunu söylemem lazım bizim kültürümüzde milleti, vatanı için savaşırken yaralanan kişilere gazi denir ve büyük saygı gösterilir!
İsmet İnönü bir topçu subayıydı o cepheden bu cepheye koştururken birçok başka topçu subayı gibi çok yakınında meydana gelen şiddetli top patlamaları sebebiyle duyma yetisinde azalma meydana gelmiştir, duyma yetisi kaybı yani sağırlığı buradan kaynaklanır.
Bu Osmanlı hayranı muhafazakâr çevreler hakikaten de bir tuhaftır, vatan işgal altındayken canını ortaya koyup o cephe senin bu cephe benim en ön safta savaşan bir savaş kahramanına cephede duyma yetisi zarar gördüğü için sağır lakabını takar, ama hamamda cariye kovalarken düşüp kafayı kıran padişahlara hayran olurlar.
Neyse, İsmet Paşa’nın Osmanlı’nın son demleri ile Kurtuluş Savaşı ve kuruluş mücadelesi sırasında neler yaptığını anlatmaya gerek yok. Bu belki başka bir makalenin konusu olabilir burada asıl aydınlatmak istediğim husus “insanlar bunun yüzünden açlıktan öldü” iddiası. İlk olarak şunu belirteyim bu iddia tamamı ile kuyruklu bir yalandır!
Bakın İsmet Paşa dünyanın bugüne kadar gördüğü en kanlı ve yıkıcı savaşta, savaşın tam göbeğindeki her iki taraf için de son derecede önemli ve stratejik bir konumda yer alan Türkiye’yi yönetmiştir.
1939'dan 1945'e kadar süren ve 70 ile 85 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan II. Dünya Savaşı, insanlık tarihindeki en ölümcül savaştı ve savaş boyunca askerî personelden daha çok sivil kayıp verildi. Bu savaşta Londra, Berlin, Tokyo, Stalingrad, Amsterdam gibi birçok kent bombalandı, yandı yıkıldı, yerle yeksan oldu. Dahası bu savaşta açlık ve hastalıktan kaç kişinin öldüğünün hesabı bile yapılamamaktadır.
Bütün bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti topraklarına tek bir bomba düşmedi, tek bir Türk insanı bu savaşta vurulup öldürülmedi.
Biri çıkıp da 2. Dünya Savaşı’nda İsmet Paşa insanlarımızı açlıktan öldürdü diye bir iddiada bulunuyorsa emin olun o uyduruyor, açıkça yalan söylüyordur.
Tam tersine İsmet Paşa kimse açlıktan ölmesin, gıda maddeleri kapanın elinde kalmasın, birileri stokçuluk yaparak gıda ürünlerini karaborsaya düşürmesin diye temel gıda maddelerini karneye bağlamıştır ve bu sayede de kimse açlıktan ölmemiştir.
Üstelik karne uygulaması o büyük savaş koşullarında hemen hemen tüm ülkelerde uygulanıyordu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, "Paşam bizi ekmeksiz bıraktın" diyen bir çocuğa İsmet İnönü’nün verdiği, "Evet sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım." cevabı ise hâlâ hatırlardadır.
Diğerlerini bir kenara bırakın sadece 2. Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin yanıp yıkılmasını engellemesi bile bu topraklarda yaşayan herkesin İsmet Paşa’ya minnettar olması ve saygı duyması için yeterli çok büyük bir hizmettir.