İşini kaybedenlere IMF ne getiriyor?

IMF ile 1961’den bu yana 19 kez destek antlaşması imzalayan Türkiye’nin, son aylarda yeni bir antlaşma için İzlanda, Macaristan ve Ukrayna gibi ülkelerle sıraya girmesi oldukça düşündürücü.
İnsan, sormadan edemiyor; bugüne kadar 19 defa yapılan destek antlaşmalarının hangisi, ne tür bir iktisadi sorunumuzu çözdü ki yirmincisi için sıraya giriyoruz? Yine sorarım size; önceki reçetelerinden fayda bulmadığınız halde, aynı şikayet ile bir doktora kaç defa gidersiniz? Ancak ülkede bir kesim var ki her şeye rağmen, illa IMF demekten bir türlü kendisini alamıyor.
IMF, amaçları ve çalışma prensibi itibariyle, ülkelerin iktisadi sorunlarını çözmek gibi bir görev üstelenmiş değildir. Asli gayesi, mevcut borçlarını ödemekte sıkıntıya düşen ya da düşme riski taşıyan ülkelere bir şekilde borç ödettirmektir.

Bu noktada IMF ülkeye borç ödetirken, üretimi ve geliri arttırma ya da harcamaları kısma ikileminden hep ikincisini tercih etmekte, dolayısıyla her bir destek (!) antlaşmasında vatandaş, kemerlerini bir delik daha daraltmak zorunda kalmaktadır.

Başbakan’ın “IMF’ye ümüğümüzü sıktırmayız, şartlarımızı kabul ederlerse olur” sözleriyle başlayan şimdiki sürecin, ne zaman ve nasıl sonlanacağı konusunda ciddi kaygılar bulunmaktadır. Kuvvetli bir ihtimal, ağır reçetenin açıklanması için yerel seçimlerin geçmesi beklenmektedir.
IMF’siz olmaz diyenlerin öne sürdüğü bir çok endişe ve korkunun ise süreç uzadıkça yersiz olduğu bir bir ortaya çıkmaktadır. İddia edildiği gibi dövize olan talep aşırı artıp, dolar 2 TL’ye çıkmadığı gibi Merkez Bankası faiz indirimlerine devam etmekte ve bankalar mevcut borçlarını çevirmede henüz bir sorunla karşılaşmış değiller.

Bu kesimin IMF’den beklentisi; yaşanması muhtemel bir mali kriz için IMF’nin kaynaklarına ihtiyaç duyulacağı yönündedir. Görüldüğü şekliyle henüz öyle bir tehlike yaşanmıyor ve yaşanması da pek olası görülmüyor.

Ancak esas kriz, reel sektör olarak adlandırılan üretim ve istihdam sektöründe en ağır şekliyle kendisini hissettirmektedir. Her gün yeni fabrikaların kapandığı ve yüzlerce işçinin işini kaybettiği haberleri medyadan eksik olmamaktadır.

İlla IMF diyenlere sormak gerekiyor: Acaba IMF’nin, işini kaybedenler ve fabrikasının kapısına kilit vuranlar için de bir reçetesi var mı? IMF’nin böyle bir sorumluluğunun olmadığını, hatta tam tersi IMF’nin dayattığı harcama daraltıcı politikalar ile yaşanan reel krizin daha da artacağını onlar da en az bizler kadar bilmektedirler. Ve buna rağmen, hangi kaygı ile IMF diyorlar anlamamız mümkün değil!

Dahası, küresel krizi hem finanssal hem de reel sektör bazında en yoğun bir şekilde yaşayan ABD ve Avrupa ülkeleri, söz konusu krizi aşabilmek için her gün piyasaya karşılıksız çuvallar dolusu parayı sürerek ortamı rahatlatmaya çalışırken, Türkiye’nin IMF’nin kontrolüne girip harcama daraltıcı politikaları uygulamaya koymasının ekonomik izahını yapabilmek mümkün görülmemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları