İnsanlık tarihinde akıl tutulması
Tarihte, katliam yapmış diktatörlerin çoğu halk tarafından seçilmiş. Yani dünyada milyonlarca insanın ölümüne neden olan diktatörleri iktidara getirenler de arkasından gidenler de ölenler de aynı millettir.
Almanya'da Hitler, İtalya da Mussolini'yi halk seçmiştir. Ancak aynı halk eğer faşizme evet dediğinin farkında olsaydı yine de seçer miydi? Diktaya giden çoğu rejimlerde aynı yanılma olmuştur. Her dikta halkın felaketi olmuştur. Kendi felaketi için oy verenler için söylenecek tek söz; ''akıl tutulması"dır.
Denenmiş olan ikinci gerçek şudur; Diktatörler bir defa tırnak tutturdu mu, sonrasını demokrasi ile bir yere gelemeyecek olan ve kendine güveni olmayan, beklentisi olan yalaka ve çıkarcı kişiler getiriyor.
20. yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran olay, 1929'da başlayıp 1930'lu yılları etkileyen Büyük Buhran'dır. Bu dönem radikal düşüncelerin hâkim olduğu ve demokrasinin gerilediği bir dönemdir. Bunun içindir ki, buhran aynı zamanda diktatörler için uygun bir zemin oluşturdu.
İnsanlık tarihinin en zalim diktatörlerinden biri olan Hitler, milli değerleri olduğundan fazla öne çıkararak popülizm yapmış ve Alman halkının idrakini kilitlemiştir.
Hitler, seçimle iktidara geldi. Alman halkının tercihi paralelinde Führer oldu. 11.5 milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu. Sonradan Almanların yüz karası olan böyle bir diktatöre Alman halkı neden oy verdi? Bu durum halkın akıl tutulmasından başka nasıl izah edilebilir?
Dünyada Hitler faşizmi yalnız değildi. 1930'lu yıllarda ve 1940'lı yılların başında, Hitler Almanya'sında ne oluyor idiyse, Arjantin'deki Alman kasabalarında da aynı şey oluyordu. Arjantin'deki Alman okullarında "Heil Hitler" deniliyor ve Arjantin Almanya'ya savaşçı Nazi gençleri gönderiliyordu.
1922 yılında, İtalya'da Benito Mussolini'nin Faşist Partisi seçimle iktidara geldi ve İkinci Dünya Harbi sonunda gitti.
İkinci Dünya Savaşından sonra da insanlık diktatörlerin zulmünden kurtulamadı. Başta Sovyetlerde Stalin terörü geliyor.
Stalin, 1930 sonrasında "Büyük Temizlik" adıyla milyonlarca insanı, muhalifleri öldürttü. 1932-1933 yıllarında, Ukrayna'nın Kuban bölgesinde baskı yapmak için suni olarak yaratılan kıtlık nedeniyle, nüfusun dörtte birine denk gelen 8 milyon insanın ölümüne neden oldu. Bu olaya "Holodomor" deniliyor. Stalin devrimi tamamlamak için halkın topraklarını bırakıp kolhozlara katılmasını istiyordu.
Komünist Parti diktası tarafından Sovyetlere dâhil ülkelerde 70 yıl boyunca demokrasi askıya alındı ve sistem insanlığın 70 yılını götürdü̈.
Marks'ın kötü niyetli olmadığı açıktır. O insanlığın ve isçi sınıfının ezilmişliğine karşı çıkmış ve çözüm önermiştir. Ne var ki Marks, mülkiyetin insan kimyasının asıl unsuru olduğunu çözememiştir. İnsanın yaradılışta var olan egosunu iyi tahlil edememiştir.
Mao için (1893-1976) için eli kanlı devrimci deniliyor. 1970 öncesinde Maoculuk bütün dünyada Marksizm'in farklı bir uygulaması olarak kabul ediliyordu. Birçok insan Maocu olmuştu. Türkiye'de de aynı şekilde Maocular vardı.
Mao Zedong, Çin Komünist Devrimi lideridir. Yani halkı arkasına alarak devrim yaptı. İktidara geldiğinin ilk beş yılında 5 milyondan fazla insanın, sonrasında en az 4 milyon olarak tahmin edilen muhalif entelektüelin ölümüne neden oldu.
"Yüz çiçek açsın bin fikir yarışsın" hareketi 13 milyon insanın bir kaç ay içinde açlıktan ölmesine neden oldu. Bu tabloyu görüp de, Çin'de ve dünyada Mao'nun arkasından gidenlerin bir zamanlar Türkiye'de sayısı artan Maocuların durumu bir akıl tutulması tablosundan başka nasıl yorumlanabilir?
Çekoslovakya'da 1946 seçimlerini komünist parti kazandı. O zaman Çek ve Slovak halkının akıl tutulması yaşıyor olması gerekir. Çünkü ülke 41 yıl demir perdede kaldı. Dahası aynı halk siyasi tercihi nedeniyle Prag Baharı 1968 yılında, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı müttefiklerinin (Romanya hariç) ülkeyi işgalinin yolunu açmış oldu.
Son on yıldır Dünya demokraside kaybediyor. Birçok ülkede dikta rejimleri oluştu. Tüm insanlık dönüp yeniden arkasına bakmalıdır.