İnsanlı bankacılık
Bir kariyer sitesinin 10 bin çalışanla yaptığı araştırmada en mutsuz çalışanların bankacılar olduğu ortaya çıkmış. Bankacıların mutsuz olduğunu belirlemek için anket yapmaya gerek yok.
Ürkütücü derecede hedef ve işten kovulma baskısıyla çalışan bir bankacı nasıl mutlu olabilir ki?
2014 yılının ilk çeyreğinde bankaların kârının düştüğünü gördük. Bu bile bankacılar üzerinde daha fazla baskı daha fazla tehdit oluşmasına neden oldu.
Geçmiş yıllardaki ballı kârlara bakıp personele yüzde 300 daha fazla hedef veren bankalar, ilk çeyrekte bunun gerçekleşmesinin imkansız olduğunu anlayınca bu defa tehditler gelmeye başladı.
İşten kovulursun!
Bu dünyanın her yerinde suçtur!
Sen bir personele yapabileceğinin üzerinde hedef verip bunu yapmaman halinde seni kovarım diyemezsin. Söylüyorsun çünkü kafana göre bir hükümet bulmuşsun. İngilizi, Fransızı, Rus’u ve Yunan’ı ülkesinde maalesef yapamadığını Türkiye’de yapıyor. Yasa tanımaz yabancı sermayeli bankalar sadece çalışanı tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda hükümeti de tehdit ediyor.
Üzerime gelirsen Türkiye’den giderim!
Tüm umudu yurtdışından gelen dolara bağlayan bir hükümet doğal olarak bankaların bu restini göremiyor.
O zaman şu sonuç çıkıyor:
Bankacıların eti de kemiği de senin!
Mesai sorunu
Son üç yıldır bankacıların karşılıksız zoraki olarak mesai yapmasına dikkat çekmiştim. Çalışma Bakanlığı “lütfen” de olsa harekete geçmiş ve bankaların yüzde 90’ı artık saat 19.00’da kepenkleri kapatıyor. Ancak ilginç olan bu yasaya uymayanlar yine yabancılar.
Biri Yunanlı diğeri Kuveytli iki banka Türk yasalarıyla adeta alay ediyorlar.
Hafta sonu çalışma dahil geç saatlere kadar çalıştırılan bu bankacılar, yüzlerce kez Çalışma Bakanlığı’na ihbar yapmalarına rağmen hiç bir şey değişmedi.
Şimdi buradan özellikle İş Teftiş Kurulu’nun vicdanlı müfettişlerine sesleniyorum:
Size gelen yüzlerce mesai ihbarına kulaklarınızı kapatmış olabilirsiniz ama geç saate kadar yanan bu şubelerin ışıklarını da mı görmüyorsunuz?
Finans dünyasının Çin’i
Bir dönem bankalar insansız bankacılığı moda haline getirmişti. Tuşlarla işlemlerinizi hallediyorsunuz. Telefona sarılan banka müşterilerinin psikolojisi bozuldu. Çünkü basit bir soru için bile en az 9-10 dakika saçma sapan menüleri dinliyorsunuz, filan tuşa basmayınca tekrar aramak zorunda kalıyorsunuz. Bankaların bu insansız sisteminde derdinizi anlatma imkanı neredeyse yok.
İşte bunu fark eden bir banka “insanlı bankacılık” ile reklamlara başladı. Özellikle telefon bankacılığında muhatabın bilgisayar değil de insan olması çok önemli.
Ancak burada da olaya farklı bir boyuttan bakıyorum.
İşsiz genç nüfus, bankaların oyuncağı olmuş durumda. Sigorta ve asgari ücrete, neredeyse karın tokluğuna çalıştırılıyor. Aslında karın tokluğu da değil. Türkiye’de açlık sınırı bile 1.700 lira iken siz genç üniversite mezununu asgari ücrete çalıştırıyorsunuz.
Bankalar Türkiye’yi finans dünyasının Çin’i haline getirdiler.
Ucuza çalıştır bir yıl sonra kapının önüne koy!
Dedim ya, eti de kemiği de senin diyen bir hükümetten destek alan bankaları artık kimse durduramaz.