İnsan hakları ve ''ötekinin hakları''
Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından düzenlenen, "Türkiye''de 10. Yılında Bireysel Başvurunun Dünü, Bugünü ve Yarını Üzerine Bir Değerlendirme Konferansı" açış toplantısına katıldım.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Bölüm Başkanı, Alexander Frıcke ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Direktörü Christos Gıakoumopoulos''un konuşmalarından sonra AYM Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan yaptığı konuşmada çok önemli hukuki değerlendirmeler yaptı.
Başkan Arslan''ın, "Anayasa Yargısı" vurgusu ile başladığı konuşmasında dikkat çeken bölümleri özetliyorum;
"23 Eylül 2012 tarihinde başlayan bireysel başvuru sistemiyle birlikte, insan hakları yargılamasını kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
10 yıllık süreç içinde yaşanan tüm olumsuzluklara ve ağır travmalara rağmen, bireysel başvurunun iyi uygulama örneklerinden birinin ortaya çıktığını memnuniyetle söyleyebilirim.
* Kadının soyadından kamu kurumlarında ve üniversitelerde başörtüsü yasağına,
* Kamulaştırmasız el atmalardan internete erişimin engellenmesine,
* Vakıf mallarından,
* Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine,
* Kişisel verilerin ifşa edilmesinden,
* Gazetelere yönelik ilan ve reklam kesintisine kadar bir dizi alanda ihlaller tespit eden ve bunlara yönelik giderim sağlayan kararlar verilmiştir.
Bireysel başvuru kararlarının üç dönüştürücü etkisinin olduğu söylenebilir;
* Birincisi; Anayasa Mahkemesini insanımızın günlük hayatına, toplumsal ve siyasal yaşamın tüm boyutlarına dokunan, hak eksenli yaklaşımla ihlal şikayetlerini inceleyen bir yüksek yargı organına dönüştürmüştür.
* İkincisi; Bireysel başvuru, Anayasa''nın bütüncül bir şekilde yorumlanmasına ciddi katkı sağlamıştır.
* Üçüncüsü; Hukuksal, toplumsal, siyasal ve ekonomik meselelerin önemli ölçüde anayasallaşmasına neden olmasıdır.
15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsünün ardından olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiş, 100 bini aşan kitlesel başvuruyla karşı karşıya kalınmıştır.
23 Eylül 2012 tarihinden bugüne kadar Anayasa Mahkemesine;
- 450 bin civarında bireysel başvuru yapılmış,
- 327 bin kadarı sonuçlandırılmıştır.
- Yaklaşık 123 bin derdest başvuru bulunmaktadır.
- Mevcut başvuruların 68 bin kadarı, başka bir ifadeyle yaklaşık yüzde 56''sı makul sürede yargılanma hakkına ilişkin şikayetlerdir.
Bireysel başvurunun 10 yıllık uygulamasında yaklaşık 30 bin ihlal kararı verilmiş, bu ihlal kararlarının yüzde 60''ından fazlasını sadece makul sürede yargılanma hakkı ihlalleri oluşturmuştur.
- Toplam ihlal kararlarının yüzde 70''inin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Bunun dışında,
- Mülkiyet hakkı; yüzde 10,6
- İfade özgürlüğü; yüzde 8,9
- Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı; yüzde 2,6 ile en çok ihlal edilen hak ve özgürlükler arasında yer almaktadır.
İfade ve basın özgürlüğü bakımından oldukça önemli olan Yeni Gün Haber Ajansı ve diğerleri kararına değinmek gerekiyor. Anayasa Mahkemesi bu kararda bazı ulusal gazetelerde yayımlanan haberler ve köşe yazıları nedeniyle çeşitli sürelerde resmî ilan ve reklamların kesilmesine karar verilmesinin başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır.
Bireysel başvurunun geleceği;
- Her şeyin ötesinde insanı merkeze alan,
- İnsanın temel haklarına ve haysiyetine saygıyı yücelten bir toplumsal/siyasal kültürün yerleşmesine ve kökleşmesine bağlıdır.
Bu kültürel iklim ise ancak;
- "Öteki"nin ontolojik varlığını kabul etmekle oluşabilir.
Aslında "öteki" aynadaki yansımamızdır.
Her birimiz bir başkasının gözünde "öteki"yiz.
Bu açıdan bakıldığında insan hakları aynı zamanda "ötekinin hakları"dır.
Esasen "öteki"ne yönelik empati ve saygı, bu coğrafyanın ruh köklerinde sağlam şekilde yer almaktadır.
Örneğin Sadi Şirazi, yaklaşık sekiz asır önce kaleme aldığı ve bugün Birleşmiş Milletler Binasının duvarını süsleyen meşhur "Ademin Çocukları" adlı şiirinde başkasının derdiyle dertlenmeyi insanî vasfın gereği olarak ifade etmiştir.
Sadi şöyle demiştir:
- Başkalarının eziyetlerinden sıkıntı duymayan ey insan!
Sana insan sıfatını vermek yakışmaz…
Değerli okurlarım,
Konferans arasında Başkan Prof. Dr. Arslan ile sohbet ederken dedim ki;
10 yılda 450 bin yılda 45 bin dosyanın Avrupa İnsan hakları Mahkemesine gitmesine engel oldunuz.
Arslan dedi ki;
"Bireysel başvurunun başarılı olması ihlal kaynaklarının kurutulmasına bağlıdır ihlallerin;
- İdari bir uygulamadan kaynaklandığı durumlarda iktidarın,
- Yargı kararından kaynaklandığı durumda ise mahkemelerin,
- Yasamadan kaynaklandığı durumlarda da yasama organının,
Yeni ihlallerin ortaya çıkmasını önlemek için gerekli değişiklikleri yapması gerekir."