İnşaatın altında kalmak
Türkiye'de son 12 yıldır tam bir inşaat çılgınlığı yaşanıyor.
Öyle ki, şehirlerde yeşil alan kalmadı. Hepsine ev, iş yeri ve avm yaptık.
Sadece İstanbul'da değil neredeyse tüm Türkiye'de 24 saat büyük hafriyat kamyonları trafikte.
Eskiden sadece gece belirli bir saatte çıkmalarına izin verilen hafriyat ve iş makinaları şimdi İstanbul'da bile 24 saat yollarda cirit atıyor.
Bunun nedeni bitmez tükenmez bir inşaat iştahı.
Neredeyse her sokakta bir inşaat var. Her semtte kentsel dönüşüm adı altında büyük rant kavgası var.
Bu rant kavgasında İstanbul ilçeleri ön planda. Yıllar önce Sulukule ile başlayan kentsel dönüşüm tartışması şu günlerde Tozkoparan'da devam ediyor. İstanbul'un yeşil barından nadir semtlerinden olan Tozkoparan tam bir köy havasında. Kamuya ait arsalar ve dev ağaçlı evler Güngören Belediyesi ile Toki'nin projesi kapsamında.
Bölgede yaşayan halk huzursuz. Çünkü buradaki hesap kitap biraz karışık. Mesela gecekondu olmamasına rağmen bazı sitelerde bu dönüşüm kapsamına alınmış. Buna karşılık binlerce insanın iç içe olduğu ve binaların depreme dayanıklığı tartışılan Cömertkent bu projeye dahil edilmemiş.
Burada şu soru akla geliyor?
Bu proje sadece yeşil alanı olan binaları mı kapsıyor?
Çünkü 60-70 metrekarelik evlerin bahçelerinde 200 metreden fazla bahçe ve yeşil alan var. Yani buraya binlerce konut yapılabilir ve bunlardan sadece yüzde 10'u bölge halkına verilecek. Geri kalanı doğal olarak TOKİ ve inşaat şirketi arasında bölüşülecek.
Yarın olası bir depremde Cömertkent'te bir facia olması halinde bunun vebalini günahını kim karşılayacak? Bölge halkının iddiasına göre, sadece Cömertkent'te bulunan daire sayısı tüm Tozkoparan'dan daha fazla.
İNŞAAT SEKTÖRÜ KRİZDE
Türk ekonomisi şu anda büyük bir kriz yaşıyor. Halen bu krizi halkın belirli bir kesimi hissetmiyor olabilir ama emin olun ki, kısa bir süre sonra çok acı bir şekilde hissedecek. Bugüne kadar Türk ekonomisinin lokomotifi olarak gösterilen inşaat sektörü neredeyse durma noktasına geldi.
İstanbul'da konut satışları son yılların en dip seviyesinde. Son iki aydır satışlar düşerken, fiyatlar ise reel anlamda değer kaybediyor.
Son veriler incelendiğinde İstanbul konut satışlarının Türkiye içindeki payı da hızla düşüyor.
2013 yılında Türkiye genelinde satılan konutların yüzde 20.3'ü İstanbul'da satılıyordu. Bu rakam 2014 yılında yüzde 19.3'e, 2015 yılında 18.6'ya, 2016 yılında 17.3'e ve 2017 yılında ise 16.9'a geriledi.
Bu şu anlama geliyor:
İstanbul'da sektör hızla geriliyor, üretilen evler satılamıyor.
Türkiye genelinde de aslında durum aynı.
Satışların Anadolu'da az da olsa devam etmesinin nedeni insanların yaşanan krizden yeterince haberlerinin olmaması ve rant beklentisinin halen yüksek olmasıdır. Bugün Şanlıurfa'da bir milyon liraya satlık ev var. Yine Gaziantep ve Adıyaman gibi şehirlerde yaşanan kriz tam olarak anlaşılmış değil.
İstanbul'da artık net bir şekilde görülen inşaat krizi kısa bir süre içerisinde tüm Türkiye'de görülecektir. Bankalar artık konut kredisini neredeyse tamamen kesti. Kesmeyen ise 1.50'nin bile üzerinde aylık bir faiz istiyor. Yani gelip alma diyor açık açık.
Bugüne kadar Türkiye'de konut sektöründeki satışların en büyük payı ipotekli olanlardı. Yani banka kredisiyle olanlar. Kredi aslında son bir yıldır bitti. Bazı nakiti olan inşaat şirketleri kendi finansal çözümleri ile satış yaptı. Şu anda o nakit de bitti.
Aylık mevduat faizinin yüzde 15'i bile geçtiği bir ülkede siz konut satamazsınız.
Özetle çok uzun bir süre daha kimse konut üzerinden rant beklentisine girmesin. Ne belediye, ne Toki ne de eski evini verip milyonluk yeni ev beklentisinde olan gariban vatandaş.