İnce buzda paten yapıyoruz
Merkez Bankası, Mayıs ayı cari açığını açıkladı. Geçen sene Ocak- Mayıs arasında geçen 5 ayda 36.992 milyar dolar cari açık, bu sene aynı beş ayda 27.051 milyara geriledi. Ekonomide durgunluk yaşanırken bu kadar cari açık yine çok yüksek bir açıktır.
Cari açık uygulanmakta olan, sıcak para politikası, kur politikası, ulusal olmayan bir enerji politikası, ithalat rejimi gibi genelde iktisat politikalarının bir sonucudur. Hiçbir mazereti olamaz. Zira bizim gibi petrol ithal eden birçok ülke, başta Çin olmak üzere, tersine cari fazla vermektedir. Üstelik Türkiye’de cari açık, kendi kendini besleyen bir kısır döngü yaratmıştır.
Cari açığın bir kısım finansmanı dış borçlanmayla karşılandı. 2002 yılında özel ve kamu, Türkiye’nin toplam dış borç stoku 129.6 milyar dolar iken, bugün yaklaşık 330 milyar dolara yükselmiştir. Üstelik Türkiye ülke riski yüksek olarak kabul edilmekte ve dış borçları için daha yüksek faiz ödemektedir. Söz gelimi, bazı kamu bankalarının ABD’de ihraç ettiği tahviller ortalama yüzde 6 faizlidir.
Cari açığı kapamak için dış borç alıyoruz... Dış borçlar için her yıl ödemekte olduğumuz 10-15 milyar dolar faiz ise cari açığın devam etmesine neden oluyor.
Cari açığın bir kısmı da sıcak para girişi ile finanse edilmektedir. Sıcak para da bir nevi kısa vadeli dış borçtur. Üstelik ne zaman çıkacağı belli olmayan bir borçtur. Ne var ki sıcak para, her sene 3.5 milyar dolar kar transferi yapmaktadır. AKP iktidarı döneminde 30.6 milyar dolarlık kar çıkışı olmuştur. Elbette bu kar transferi de cari açığı artırmaktadır.
Doğrudan yatırım diye geçen yabancı sermaye girişi de cari açığın finansmanında kullanılmıştır. Ne var ki bu doğrudan yatırım, sıfırdan yatırım olmadı. Yüzde 90’ı karlı bankaları, karlı yatırımları ve özelleştirmeden karlı kamu yatırımlarını satın almak için gelen yabancı sermaye oldu.
Bankaların yabancıya satışı, BDDK izniyle olur. Hükümet politikası ile olur. Bankaların yüzde ellisi yabancıya satıldı. Bunlar nedeniyle her sene dışarıya yüksek oranda kar transfer ediliyor.
Karlı kamu kurumları için en iyi örnek Telekom’dur. Telekom için yabancı sermaye 6.7 milyar dolar getirdi. Cari açığın bir kısmı finanse edildi.
Ne var ki, yabancı sermaye bu getirdiğini beş yılda geri götürdü. Şimdi Telekom’un daha 14 sene, her sene 1.2 milyar dolar karı dışarıya gidecektir. Elbette ki cari açığa yol açacaktır.
Bütün bunların yanında, Türkiye yatırım malı ithal etmek için cari açık vermiyor. Öyle olsaydı, bu yatırımlar hem kendi borcunu öder, hem de istihdam yaratmış olurdu. Tersine Türkiye içeride üretmesi gereken ve hatta daha önce ürettiği, iplik, deri gibi ara malını ithal ediyor, hammaddeyi ithal ediyor ve tüketim malını ithal ediyor.
Bu şartlarda cari açık bizim ekonomiyi sinsice kemiren ve altını boşaltan bir görünmez düşman pozisyonundadır. Bir yabancı sömürü düzenidir. Ekonominin altına yerleştirilmiş bir dinamittir. Bunun içindir ki yabancılar bile “Türkiye ekonomisi ince buz üstünde paten yapıyor. Buz kırılıncaya kadar her şey iyi görünüyor” diye yorum yapmışlardır.