IMF'yi tartışacak durumda değiliz

Türkiye tarihinde olayların, iktidar ve muhalefet tarafından farklı ve yanlı yorumlandığı bu gün olduğu gibi bir başka bir dönem görmedi ve görmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Heyeti hafta sonunda Ankara Hilton Oteli'nde CHP Sözcüsü Faik Öztrak ile İYİ Parti Milletvekili ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'la görüştü. Bu görüşmeyi iktidar ve iktdar yanlısı medya, ''Kapalı kapılar ardında görüşme'' diye yorumladı. Gerçekte ise Yılmaz; IMF yetkilileriyle yaptığı görüşmenin gizli olmadığını belirterek, "Bize sorulan soruları kendi perspektifimizden anlattık" dedi .

İMF bir fondur ve bu fona 189 ülke ortaktır. 2012 yılında o zamanki Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2009 krizi ile birlikte IMF ve Dünya Bankası'nda yönetim ve hisse yapılarının değiştiğini ve Türkiye'nin IMF'nin dünyada en büyük 42'inci ortağı iken artık 20'inci büyük ortağı olduğunu açıklamıştı. Bu günkü iktidar İMF ile 11.05 .2005 'te 2008 'e kadar devam eden 19 stand-by düzenlemesini yapmıştı.

Ana sözleşmesinde IMF misyonunun: ''Küresel finansal düzeni takip etmek, borsa, döviz kurları, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı zamanda teknik ve finansal destek sağlamak'' olduğu yazılıdır. Ayrıca bir üye ülkede ortaya çıkan ve çıkması olası ekonomik sorunların tespiti ve kendi imkanları ölçüsünde diğer üye ülkelere sıçramasını önlemek de IMF'nin görevidir. Her yıl her ülkenin durumunu ve göstergelerini ''Dünya Ekonomik Görünüm'' raporu ile yayınlar.

Bu nedenlerle IMF her yıl üye ülkelere ziyaretler yapar... Bu ziyaretler sırasında her ülkenin ekonomi görünümünü değerlendirmek için hükümet ve Merkez Bankası yetkilileri, ayrıca yasama organının üyeleri, iş dünyasından, sendikalardan, sivil toplumdan ve benzeri gruplardan temsilcilerin yer aldığı çeşitli gruplar ile de görüşmeler yapar. IMF'nin kuruluşundan beri bu uygulamasında üye ülke olarak bizim de imzamız vardır. Buna rağmen medya da IMF'nin iki muhalafet milletvekili ile görüşmesini ''IMF'nin muhalefetle görüştüğü nerde görülmüştür'' diye yazanlar oldu.

Yetmedi... Hazine ve Maliye Bakanlığı da ''Bugüne kadar Türkiye'de yapılan görüşmelerin tamamı hükümet tarafı olan ilgili bakanlık yetkilileriyle paylaşılmıştır'' diyor. Bakanlık önceki yıllarda Türkiye de kriz olmadığını unutmuş görünüyor. Hatta IMF'den bu sene daha üst düzey uzman ve yöneticilerin gelmesi bu nedenledir.

Türkiye'nin ve başka bir ülkenin IMF'ye gitmesini kimse istemez. Ama eğer kriz varsa, IMF'ye gitmemek ülke ekonomisine daha büyük maliyet getirir. Hükümet ise kriz olmadığını söylüyor.

IMF'ye gitmek, krizin bir nevi tescili anlamına gelir. Ne var ki küresel sermaye Türkiye'yi herkesten iyi tanıyor. Dahası raiting kuruluşları da Türkiye'nin kredi notunu açıklıyor. Üç büyük kredi kuruluşu da Türkiye'nin kredi notunu ''Yatırım yapılamaz... Spekülatif '' seviyeye indirdi.

Temmuz ayında da Malezya ve Güney-Doğu Asya'nın (ASEA) en büyük kredi derecelendirme kuruluşu olan RAM Rating, Türkiye'nin global ve ASEAN ölçeğinde kredi notlarını yatırım yapılamaz seviyesine indirdi. RAM not düşürmeyi üç gerekçe ile açıklamıştı:

Negatif ekonomik şok olasılığı;

Mali durumda riskler arttı;

Mali disiplinde erozyon oluştu.

Öte yandan IMF ile stand - by düzenlemesi yapan ülkeler, IMF'nin programına uymak zorundadır. Bu programın iyi tarafı popülist politikaları reddetmesidir. Kötü tarafı ise kemer sıkma yoluyla kriz yükünün düşük gelir gruplarının ve tarımın sırtında kalmasıdır.

Son söz; Bizim IMF veraiting kuruluşlarını analiz yapma zamanımız geçmiştir. Şimdi sorunun olduğunu kabul ederek, IMF destekli yeni bir istikrar programı yapmak zorundayız.

Yazarın Diğer Yazıları