İmar affı cinayeti
İsyan ediyorum çünkü içim içime sığmıyor ve isyanımı haykırırken diyorum ki İmar Affı çıkaranlar yargı önünde hesap vermelidir.
Kartal'da çöken binanın altında sadece 21 can hayatını kaybetmedi.
Çöken bina ile birlikte, "İmar Barışı" adı altında yasa çıkartarak depreme dayanıksız, kaçak ve çürük binalara, "Yapı Kullanım Belgesi" vererek yasal hale getiren AKP iktidarı da çöktü.
24 Haziran cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öncesi apar topar ve kamuoyunda tartışılmadan 6 Haziran'da "seçim yatırımı ve oy toplama vaadi" hedeflenerek çıkartılan "İmar Barışı" yani "İmar Affı" çöktü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 31 Aralık 2018'den yerel seçim de dikkate alınarak 30 Haziran 2019'a kadar uzatıldı.
Değerli okurlarım, yayın yasağı nedeniyle Kartal'da çöken binanın ayrıntılarına girmeyeceğim ama şunları vurgulamazsam meslek kariyerim ve vicdanım beni asla rahat bırakmaz.
Resmî açıklamalar ülkemizdeki binaların 12 milyonunun ruhsatsız ve kaçak olduğunu ortaya koyuyor.
Ayrıca 2012 yılında çıkarılan 6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ile birlikte ilk etapta yapıların 6,5 milyonunun yenilenmesi gerektiği AKP hükümeti tarafından resmen açıklanıyor.
Yani depreme dayanıklı değil, yani kaçak, yani ruhsatsız milyonlarca konutun olduğu bir ülkede, "kayıtsız şartsız ve daha da önemlisi denetimsiz" imar affı çıkartılır mı?
Çıkartılırsa buna göz göre göre cinayet denmez mi?
"Depreme dayanıklı raporu" almadan bu kaçak, ruhsatsız ve depreme dayanıksız yapıları İmar Affı ile yasal hale getirmenin siyasi sorumluları "Yüce Divan" önünde bürokratik sorumluları ise "yargı" önünde hesap vermelidir.
Muhalefet partileri yani Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti dönemin siyasi sorumlularının yüce divanda yargılanması için gerekli adımları bugüne kadar atmadılar ama acilen atmaları gerekmektedir.
Kimdir siyasi sorumluluğu olanlar?
Birinci derecede siyasi sorumlu Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Ancak Anayasa karşısında Erdoğan'ın dokunulmazlığı vardır. Hesap sorulamaz.
İkinci derecede siyasi sorumlu dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'dır ki halen Meclis Başkanı ve AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıdır.
Üçüncü derecede siyasi sorumlu ise Çevre ve Şehircilik Bakanı Kayseri Milletvekili ve halen AKP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Mehmet Özhaseki'dir.
Kartal faciasının sorumluları Yıldırım ve Özhaseki'yi kentlerine başkan seçerek mükafatlandıracak mı İstanbullular ve Ankaralılar?
Bürokratik sorumlu ise dönemin TOKİ Başkanı ve günümüzün Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'dur.
Kartal'da 21 kişinin hayatını kaybetmesinin nedeni İstanbul Valiliği tarafından yapılan resmî açıklamaya göre binanın üstüne 3 kat çıkılmasıdır.
Değerli okurlarım milyonlarca bina ülkemizde maalesef bu şekildedir ve bunlar hiçbir denetimden geçirilmeden affedilmektedir.
İmar Affı göz göre göre can kayıplarına neden olmaktır.
İmar affından yararlanmak isteyen vatandaşların önce bu konuda lisanslı ve uzman bir kuruluştan "sağlam" raporu almaları gerekirdi.
İşte bir yasa bu kadar hayati öneme haiz bir tedbir alınmadan "seçim yatırımı ve bütçeye ek gelir" amacıyla çıkartılırsa sonuç ne yazık ki şimdilik 21 can kaybına neden olur.
Şimdilik diyorum çünkü milyonlarca bina ve konut hiçbir denetim olmadan affedilip yasal belge sahibi kılındı, kılınmaya da devam ediliyor.
Kahramanmaraşlı hemşerim Ahmet Taşgetiren, "Allah Korusun!" diyor.
Ben de Allah korumaz, Allah'a havale etmeyin, gelin önce hesap soralım ve acilen de önlem alalım diyorum.
Taşgetiren, "Biliyorum pek çok insanın zihninden 'Ne yapılabilir ki!' gibi sorular geçecektir" diyor.
Değerli okurlarım, 19 Ocak 2019 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Antalya'da düzenlenen, "2023'e Doğru Türkiye'de Çevre ve Şehirciliğin Geleceği İstişare Toplantısı" açılışında yaptığı konuşmada şu bilgiyi verdi:
"Bugüne kadar imar barışına başvuran bağımsız bölüm sayısı 9 milyon 687 bindir." Toplam tutar da yaklaşık 17 milyar liradır."
İnanılmaz değil mi?
Bu başvuru ve elde edilen gelir ile övünen bakan Kurum, Kartal faciası sonrası ise şu itirafta bulundu:
"Kullanılan beton, karot numunelerinden gördüğümüz, C3 ila C10 arasında beton kalitesi çıkıyor. Şu an bu binanın yeniden yapılması durumundaki beton sınıfının C30 olması gerekiyor. Aldığımız, zaten gözle de görülen beton sınıfını incelediğimizde deniz kumuyla yapılmış ve içinde deniz kabuklarının olduğu, nervürlü demirin kullanılmadığı bir statik durum söz konusu."
Şimdi ne demek istediğimi daha iyi anladınız değil mi değerli okurlarım?
Beton kalitesi düşük, deniz kumuyla yapılmış ve nervürlü demir kullanılmayan ve 3 kaçak kat çıkan bir binanın imar affından yararlandırılması ne acı ne kadar yanlış değil mi?
Bakan Kurum devam ediyor:
"Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler; İnşallah pazartesi günü itibariyle buradaki yıkılan binanın etrafındaki 10 tane binayı tespit etmiş olacağız. Sizin aracılığınızla şu çağrıyı yapmak istiyorum: Bölgede ne kadar riskli bina var ise vatandaşımız bu riskli binaların tespitini yaptırmak istiyorsa Bakanlığımız bunu ücretsiz olarak bu bölgeye has hızlı bir şekilde yapacak."
Çok geç Sayın Cumhurbaşkanı, çok geç Sayın Bakan 21 can gitti ve aklınıza yeni mi geldi riskli binaları ücretsiz tespit etmek?
Hiç durmayın imar affı yasasını yürürlükten kaldırın ve o görevlerden de istifa edip hesap verin.
Taşgetiren, bu binaları Allah asla korumaz, devlet ve millet korumalı....