"İmanınızdan şüphe ederim!"
Şu bayram gününde tatsız konulardan söz edeceğim için çok üzgünüm. Neylersiniz ki, ülkemiz ‘kırkambar’ bir halk oylaması dayatmasıyla karşı karşıya. Miting meydanları dolup taşıyor. Sloganlar havada uçuşuyor. Kitle psikolojisi içinde kişisel tatmin doruklarda geziyor... Oysa mitingler, var olan fikrin sadece ‘pekiştirilmesine’ yarıyor. Sonucu, mahallelerdeki kurgulanmış sözde ‘kanaat önderlerinin’ çalışmaları etkiliyor. Bu ‘önderler’, bir oy için akıl almaz yollara başvuruyorlar.
Son on gündür sıcakların saldırısı altında Başkent’in dış mahallelerini dolaştım. Parklarda oturdum. Sohbetlere katıldım. Kenar semt otobüslerine bindim... Şunu gördüm: Halk oylamasında ‘Hayır’ oyu kullanacak olan yurttaşlarımız çok bilinçli. “Niçin hayır?” diye sorduğunuz zaman, gerekçelerini sakin biçimde anlatıyorlar. Onları dinledikçe geleceğimize güvenim daha da arttı. Oysa ‘Evet’ cephesi öyle değil. Çok telaşlılar. Konuşurken her şeyi birbirine karıştırıyorlar; askere saldırıyorlar; dinimizi araya sokuyorlar; “Peygamberimiz yaşasaydı o da ‘evet’ derdi” benzeri saçma-sapan sözlerle, dinleyenleri etkilemeye çalışıyorlar... Doğrusu, bu manzaraları gördükçe, demokrasi anlayışımız adına, bilgi birikimimiz adına utanmadım dersem, yalan olur.
Örnek o kadar çok ki... Hele yıllarca çevremizdeki apartmanlara süt getiren, şalvarlı haliyle başkent sokaklarında şirin bir köy esintisi olarak gördüğüm o sevimli yaşlı kadın “Evet atarsak, askerlerimizi öldürten o paşalardan kurtulacakmışız” demesi, beni öfkelendirdi. Milletimin böyle alçakça aldatılmasının üzüntüsüyle, sert biçimde “Bunu kim söylüyor?” dediğimde, biraz korkarak “Ne bileyim, söylüyorlar işte...” deyip, yanımdan ayrıldı. Aşağıeğlence Parkı’ndaki bir masada da yine buna benzer bir sohbet vardı. Birisi -sözlerini dinsel deyimlerle süsleyerek- konuşuyor, diğerleri dinliyordu.
Siz bakmayın ‘Evet’ mitinglerindeki usturuplu konuşmalara; kentlerin varoşlarındaki fısıltı gazetesinin içeriği çok, ama çok başka... Katmerli yalanın ve iftiranın böylesinden iğrenirsiniz; tiksinirsiniz! Şu kutsal günlerde; yüce dinimizi cüce çıkarlarına alet edenleri, Ulu Tanrı o ‘kahhar’sıfatıyla kahretsin!
Rastladıklarım saf ve cahil diyelim. Pekiyi... “Evet” için ‘iman’ ölçen sözde din adamına ne demeli?
Biz biliriz ki, bir Müslüman’ın imanının ölçüsünü Tanrı bilir. Müslümanların imanını sorgulamak, Tanrı’ya ‘şirk’ koşmak; O’nun iradesine ortak olmak demektir; ki bu aynen ‘kul hakkı’ gibi, Tanrı’nın affetmediği günahlardandır. Ama İzmirli bir tarikat şeyhi öyle demiyor. Haber aynen şöyle:
“Ahmet El Rufai Tarikatı’na bağlı İzmir Roman-Ehli Beyt Lideri Mehmet Nuri Türken, nam-ı diğer” Nuri Baba, “anayasa değişikliğini canıgönülden desteklediğini açıkladı. Yaklaşık 2 bin talebesi ve onların aileleriyle birlikte 10 bin kişiye seslenerek, “Bütün talebelerime ve beni sevenlere sesleniyorum. Eğer referandumda ‘evet’demezseniz, imanınızdan şüphe ederim. ‘Evet’ diyeceksiniz, çünkü bu hepimizin yararına. Büyüklerimiz güzel şeylerin olacağını vaat etti. Onlar vaat ettiyse olur. Bu sebeple reyimiz evet” şeklinde konuştu.” Haberin devamını şu siteden okuyabilirsiniz: http://www.haberler.com/izmir-roman-ehli-beyt-lideri-nuri-baba-evet-2218854-haberi
Nasıl, asker düşmanlı, din istismarlı sinsi propagandayı beğendiniz mi?
Ramazan Bayramınız kutlu olsun efendim.
Haftaya buluşmak dileğiyle...