İlaç parası için taze döviz gerekiyor...
BBC Türkçe'de yer alan bir habere göre; Amerika Birleşik Devletleri Türkiye Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye'deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç şirketlerine borcunun bir yıl içinde 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara çıktığını ve Türkiye'nin ABD'li ilaç şirketlerine borcunu ödememesi durumunda şirketlerin Türkiye'ye ilaç satmayı durdurabileceğini iddia etti.
Böyle bir olasılık mümkün görünmüyor. Türkiye bu kadar borcu her zaman öder. Ancak büyükelçinin iddiası aynı zamanda bize Türkiye'nin taze dövize ihtiyacı olduğunu da gösteriyor.
Şirketlerin ve şahısların yurt içinde ve yurt dışında döviz varlıkları olabilir. Söz gelimi bankalardaki 243,5 milyar dolar tutan döviz mevduat hesaplarının ilaç parasını ödemede bir yararı yoktur. Devletin, hastanelerin ilaç borcunu ödemesi için ya Merkez Bankası rezervinden, ya yeni dış borçlarla dışarıdan veya içerden döviz satın alması gerekiyor.
İlaç İthalatı ve ödemesi bir akım değerdir. Bankalardaki mevduat ise bir stok, bir servettir.
Bilinen bir gerçek ama bir daha söylemek gerekirse, akım değer ile stok değeri birbiri ile karıştırmamak gerekir. Söz gelimi cari açık bir akım değerdir. Döviz pozisyonu ise bir stok değerdir. Cari açık devam ettiği sürece Türkiye taze dövize ihtiyaç duyacaktır. Döviz borçlarını net geri ödediği zaman ise, net kaynak çıkışı olacağından Türkiye'nin serveti azalacaktır.
Akım ve stok- servet değerleri için en iyi örnek, GSYH hesaplarında görülebilir. Söz gelimi bir eski binayı yıktığınız zaman , makine ve emek kullanıyorsunuz. Bunlara yapılan ödeme GSYH için katma değerdir. Yani binayı yıkınca GSYH artıyor. Buna karşılık bu bina bir servettir. Yıkıldığı için servet azalması oluyor.
Devletin ilaç borcunu ödemesi için bir başka yöntem, TL' nin değerini aşırı düşürmektir. Söz gelimi dolar 10 lira olursa, herkes dövizini bozdurmak ister. Merkez bankası da para basarak döviz satın alır. Para basmak için karşılık aramaya gerek yok, zira finansal oyunlarla veya doğrudan yasayla karşılık her zaman yaratılır. Ama bu işin harcı borcundan fazla olur. Ekonomik istikrar tümüyle bozulur.
Diğer bir kritik nokta; acaba dolar 10 lira olsa da, tasarruf sahibi dövizini bozdurmak ister mi? Bu günkü koşullarda istemez... Çünkü zaten TL'den güven sorunu nedeni ile kaçıyor. Güven sorununa karşı kısa dönemde tek panzehiri var, reel faizleri cazip hale getirmek.
Merkez Bankası dün gösterge faizi olan haftalık repo faizini 2 yüzdelik puan artırarak 10,25'e yükseltti. Yükseltmeden önce de gecelik faiz ve Geç likidite penceresini kullanarak, yani örtülü olarak, fonlama maliyetini zaten 10,40'a çıkarmıştı. Ancak dolaylı yollardan fonlama maliyetini artırması, belirsizliği artırıyordu.
Bu durumda gösterge faizini 2 puan artırması yeterli değil. Bugün itibariyle; kur artışlarını önlemek ve taze döviz girişi için reel faiz oranı en az üç puan olmalıydı. Yani MB gösterge faizini yüzde 15 yapmalıydı.
Not: Dünkü yazımla ilgili YÖK'ten bir açıklama geldi. Bu açıklama ''Üniversitelerde şablon ders programı uygulanmasını artık YÖK yapmıyor. YÖK hangi derslerin okutulacağına artık hiç karışmıyor. Ders progrmaları Üniversiteler dekanlarının ortak kararı ile benimseniyor.'' şeklindeydi.