İktidarın 'Muhteşem' kavgaları

Geçtiğimiz haftada, gündeme damgasını vuran haberler arasındaydı; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Bakanlıktan ve partiden istifa ettiği, son anda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girdiği ve krizi önlediği..
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, Bülent Arınç’ın Başbakan Tayyip Erdoğan ile Bakanlar Kurulu toplantısı sırasında Gezi eylemleri yüzünden kavga ettiğini ve ardından da istifa krizinin yaşandığını yazmıştı. Bülent Arınç da sert bir açıklama yaparak haberi yalanlama yoluna gitmişti. Haberinden emin olan Mehmet Baransu ise Bülent Arınç’ı yemin etmeye çağırmıştı.
Haber de, yalanlama da büyük yankı yarattı. Herkes kendi tarafından tartışmayı bir taraflara çekti. İş öyle hale geldi ki haberin karşıt taraflarında olan gazeteci-yazarlar da bol hakaretli kapışmaların içine daldılar.
“Gazetecilik mesleği bir tuhaf oldu” desem eminim ki gülmekten yerlere yatacaksınız!..
Anlı şanlı(!), koca koca(!) gazeteci yazarlar haberin peşinden koşmuyorlar, gerçek nedir araştırmıyorlar. İşin bir tarafı olup(patronların dümen suyu, takip edilen ihaleler vs..) başlıyorlar kör dövüşüne.
Bizim gibi adsız gazetecileri de  “ateş olmayan yerden duman çıkmaz”,  “vay bu haber doğruysa nasıl atladık”,  “bir kriz olduğu kesin gibi de acaba tırtıklayıp okurlarımıza doğru olarak daha neler ulaştırabiliriz”  kaygıları sarıyor.
Hâlâ atlamış olma seçeneğimi saklı tutarak; sağlam birçok kaynaktan yaptığım araştırmada Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu’nda Tayyip Erdoğan ile kavga edip istifaya yeltendiğine dair en ufak bir ip ucuna ulaşamadım.
Sakın ha!.. Yanlış anlaşılmasın..
Bu satırları kaleme almamdaki amaç Baransu’nun haberini yalanlamak falan değil.
Ortada bir Tayyip Erdoğan-Bülent Arınç kapışması olduğu gerçek. Hem de AKP’de en üst ve sağlam kaynaklardan da teyit ettirdim.
Haber üzerinden kapışanlara  “kavgayı bırakın yahu” demeyeceğim, çünkü benim işim değil.
Araştırmacı-soruşturmacı ve sorumlu gazetecilik gereği elde ettiğim sağlam bilgilerle sizlere AKP tarihinde bugüne kadar yaşanmamış büyüklükteki Tayyip Erdoğan-Bülent Arınç krizinin son halini aktaracağım.
O zaman!..  “Muhteşem”in fikirlerinin ve düşüncelerinin değiştirilip dönüştürüldüğü son ABD yolculuğuna tekrar göz atalım.
Hatırlarsınız, ekipte yer alan Bülent Arınç, kavganın ayyuka çıktığı cemaatin tekrar gönlünün kazanılması için Fethullah Gülen Hoca’yla özel bir görüşme yaptı.
“Muhteşem” ile Arınç arasında ilk ciddi gerginlik bu görüşme sonrası yaşandı. Arınç, “Muhteşem”in zaten zayıflayan sinirlerini taa Amerikalarda bozdu. Fethullah Gülen Hoca’yı Tayyip Erdoğan’a karşı yumuşatmayı başaramayan Bülent Arınç, Gülen’in eleştirilerini peş peşe sıralayıp bir de “Gülen, bundan sonra Ergenekon ve benzeri davalarda arkanızda değiliz mesajı verdi”  demesin mi?..
Üstüne üstlük Bülent Arınç hafifçe de olsa Fethullah Gülen’i destekler tarzda konuşmaz mı?..
Duruma çok bozulan “Muhteşem” yaban ellerde gürültü patırtı olmasın diye dişlerini gıcırdattı ama hoşnutsuzluğunu da Arınç’a açık seçik belli etti.
Türkiye’ye dönüldü. Gezi eylemleri patlak verdi. “Muhteşem” (perde arkasını daha önce yazmıştım) Abdullah Gül-Bülent Arınç organizasyonu ile Kuzey Afrika yolculuğuna çıkarıldı. Arınç ,Gül ile görüşüp “özür” açıklaması yaptı. “Muhteşem” bu sefer de taa Afrikalarda bu işe çok bozuldu. Telefona sarıldı (detayları medyada çıktığı için girmeyeceğim) Bülent Arınç’a ağır konuştu. Taraflar, bu işler telefonda halledilmez kaidesinden hareketle hesaplaşmayı Ankara’ya bıraktı.
Melih Gökçek’in yeniden belediye başkanlığı adaylığı müjdesine nail olmasına sebep olan Ankara karşılamasının ardından ve de Bakanlar Kurulu toplantısının öncesinde Bülent Arınç, “Muhteşem”in odasına davet edildi. Görüşme baş başa yapıldı. “Muhteşem”  çok sinirliydi, karşısında yıllarca “abi” diye hitap ettiği parti büyüğü vardı. “Ben size özür dilemeniz için mi vekalet bıraktım. Açıklamanız hiç doğru olmadı” dedi. Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeyi de anlatarak havanın yumuşatılması gereği üzerinde durdu. “Muhteşem” daha da sinirlendi ve belki de ilk defa  “Bülent abi” demedi ve  “Bak Bülent Bey” diye hitap ederek, “Bu eylemler uluslararası güçlerin organizasyonu. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Özür dileyince bitmeyeceğini siz de çok iyi biliyorsunuz. Değil siz, bütün Bakanlar Kurulu üyeleri birarada özür dilese gene de bitmezdi. Ben çıkıp özür dilesem bitmezdi. Çok hatalı bir iş yaptınız” dedi.
Görüşmenin en gerildiği anlardan biri de Bülent Arınç yumuşama ve özrü savunurken, Fethullah Gülen’i referans göstermesi oldu. Arınç, Gülen’in eleştiri ve tavsiyelerine dikkat çekince  “Muhteşem” den bugüne kadar görmediği tepkiyi gördü;
“Onun aklı doğru bizimki mi yanlış? Bana akıl mı öğretiyorsunuz? Bırakın yahu!.. Görüşme bitmiştir Bülent bey!..”
Bülent Arınç odadan çıktığında hiçbir şey olmamış gibi yapıyordu ama  ta dışarılara kadar çıkan seslerden ve hararetten şiddetli kavganın etkileri yüzünden okunuyordu.
Bu görüşmenin ardından Bülent Arınç partide sıkıntılı olan ve üç dönem şartına takılan bir grup milletvekili ile bir araya gelip durum değerlendirmesi yaptı. Tüzükteki üç dönem şartından dolayı  önümüzdeki seçim aday olamayacak AKP’li mebusların sıkıntıları ve siyasete devam etme istekleri Başbakan’a iletilmesi için Arınç’a aktarıldı.
AKP’nin üç büyüklerinden Bülent Arınç talepleri dinledi ve tekrar görüşmek üzere Başbakanlığın yolunu tuttu.  “Muhteşem”  ile Arınç  yine baş başa bir araya geldi. Bu sefer sazı eline alan isim Bülent Arınç’tı;
 “Tayyip Bey, partimizde 3 dönem şartına takılan 80 civarında milletvekili var. Bunlar şu anki gidişattan dolayı çok sıkıntıdalar. Üç dönem şartında değişikliğe gidilmesini istiyorlar. Partimizin selameti için bu seslere kulak vermeniz lazım”  dedi.
Bu sözleri duyan  “Muhteşem” in gene tepesi attı, “Olmaz daha önce de söylemiştim” diye cevap verdi. Arınç ısrar etti, “Bu isimlerin çoğu partimizin ve de siyasetin mihenk taşları olan isimler. İstifa etmeleri çok büyük sarsıntıya sebep olur. Başka bir parti kurarlarsa da çok büyük zarar görürüz” şeklinde sözlerle “Muhteşem”i yumuşatmaya çalıştı. “Muhteşem”, “Bunlar bugünün konusu değil daha sonra konuşuruz”  diyip yine görüşmeyi sonlandırdı.
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun Başbakanlık koridorlarından duyduğu “istifa” sesleri bu görüşmede dillendirilenlerden dolayı olabilir!.. “Sen, ikili görüşmelerin içeriğini nasıl alabildin?”  derseniz..
Meslek sırrı. Söyleyemem!..
Sadece, gelişmeleri çok dikkatle takip etmenizi tavsiye edebilirim..
Ha! Bu arada özür dilerim, az kalsın önemli bir kavgayı daha sizlere aktarmayı unutuyordum.
Bu son gerçekleşeni..
“Muhteşem” ile Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay arasında yaşananı!..
Milli Eğitim, Sağlık Bakanlığı gibi kurumların eylemlere katılanları tek tek araştırdığını biliyorsunuz. AKP kaynaklarının verdiği bilgiye göre; Hükümet sadece İstanbul’da bin 300 seksen civarında kamu personelinin eylemlere katıldığını belgeledi. “Muhteşem”, Beşir Atalay’dan bunların işlerine son verilmesini istedi. Beşir Atalay da bu talimata yarım ağızla karşı çıkar gibi yapıp “Efendim gerekçesini nasıl açıklayacağız”  diye sorunca “Muhteşem”den “Gerekçesini de siz bulun. Dediğimi yapın” cevabı aldı.

Yazarın Diğer Yazıları