İktidarın "Kubilay"la imtihanı

Dün yazacaktım da, Sinan Aygün'ün iddiaları ve ona karşı Mansur Yavaş'ın "yargı"yı devreye sokan hamlesiyle -malum- Ankara'da çarşı epey karışıktı; geride kaldı.

Mevzu, "geleneksel" "Menemen'i andılar ama laiklikten bahsetmediler", "Kubilay'ı andılar ama faillerini söylemediler" polemiği.

Bazen cumhurbaşkanları andı, bazen başbakanları, kimi zaman sadece bakanları ; "Siyasal İslamcı" iktidar sahipleri, "Siyasal İslamcılar"ın hunharlık destanı(!) yazdığı Menemen'i ilk defa anıyor değil ki.

Anlamadığım, aynı "-mış gibi yapma" tavrına, aynı "anıyormuş gibi yapıp" da aslında tarihi itinayla örtbas uyanıklığına, son 17 yılda düzenli olarak her yıl maruz kaldığımız halde, nasıl olup da, her yıl düzenli olarak "ilk defa" karşı karşıya kalıyormuşuz gibi yapabildiğimiz bu durumla?

***

Üşenmedim baktım:

2003 yılında yayınladıkları mesajda, şehit Kubilay'ı, "Vatanına gönülden bağlı genç Teğmen" diye tanımlamışlar, "Ülke birlik ve bütünlüğüne sahip çıkma ve onu yüceltme inancının bir sembolü" olduğunu belirtmişler ve "tüm şehitlerimizle birlikte saygı ve rahmetle" anmışlar.

Katlediliş şekline dair en ufak imada bulunmamışlar, "Menemen Olayı"nın içeriğine hiçbir gönderme yapmamışlar. Bu "vatanına gönülden bağlı genç"in kim/kimler tarafından şehit edildiğini hatırlatmamışlar.

***

2007'de yayınladıkları mesajda sadece, "Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay"laşmış o "sembol" genç adam; övgüsüz, takdirsiz dümdüz adını anmakla yetinmişler. Ama sürpriiiiz; pek yapmadıkları bir şey yapıp, -o dönemdeki Cumhuriyet mitingleri merkezli infialin etkisi sanıyorum- "laik devletin ebediyen yaşayacağı" inancını paylaşmışlar.

***

2010'da Menemen şehidimiz yine sadece "Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay." İlaveten katliama da bir tanı(!) koymuşlar: Toplumsam huzurumuza kast eden girişim… Menfur saldırı…

***

2012'de…

Artık, "Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış" tabii; bir rahatlama, özgüven, cesaret gelmiş üzerlerine.

"Tarihimize Menemen Olayı olarak geçen ve Asteğmen Kubilay ile iki bekçinin şehit edilmesine yol açan menfur saldırıyı" esefle anmışlar, anmasına ama satır aralarında da ne yapmışlar bilin bakalım!

"Fail" durumundaki "zihniyeti" neredeyse zeytinyağı gibi üste çıkarmışlar, "Ne hazindir ki, bu elim hadise, yıllar boyunca toplumun belirli bir kesimini zan altında bırakmak, baskı altına almak üzere bir istismar aracı olarak kullanılmak istenmiştir." cümleleriyle.

Hangi "belirli kesim"miş o zan altında kalmasına itiraz ettikleri; yine adı geçmiyor tabii!

***

Ve nihayet önceki gün; 2019 anması Menemen'i:

Kubilay bir kere daha, "Yüreği vatan, millet ve bayrak sevgisiyle dolu Asteğmen Kubilay"lığa terfi ettirilmiş!

"Birlik ve beraberliğimizi hedef alan elim hadise…" diye anılan Menemen olayının tarihi üç ayağı beş yukarı aynı pek değişmemiş; yalnız, "tarihimizin şanlı sayfalarındaki müstesna ve ders almamız gereken önemli hadiselerden biri" olduğu da ilave edilmiş.

***

"Milli orduya" kurulan kumpastan, 15 Temmuz alçaklığına kadar bir çok tarihi tahribatın, Murat Özenalp'ten Ali Tatar'a kadar "yüreği vatan ve millet sevgisiyle dolu" bir çok kahraman subayımızın kaybının 89 yıl boyunca zerre ders almamış olunmasından, Mustafa Kemal'in Kubilay'ın ardından "Menemen'i yakın" dediği gibi, "özel yetkili" FETÖ kuklalarının zulmüne karşı "Silivri yakın(!)" diyebilme iradesinin -vaktinde- ortaya konulamamasından kaynaklanması bir yana, önceki günkü "ders almamız gerektiğini" öğütleyen o mesaj, bizatihi kendisi zerre "ders alma" ibaresi içeriyor mu dersiniz?

Zerre ders alındıysa Kubilay'ı anma mesajında, neden Kubilay'ın failleri karartılıyor, unutturulmaya çalışılıyor hâlâ mesela?

Neden, "azim ve kararlılıkla artan mücadelemiz"in "Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğine, asil milletimizin huzur ve refahına kasteden başta FETÖ, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle birlikte" kendini "mehdi" ilan eden, her nevi caniliğini "din elden gidiyor" vaveylasıyla meşrulaştırabilen Derviş Mehmet'in takipçilerine, çağdaşlarına karşı da olacağı vurgulanmıyor hâlâ?

Neden, bu mücadelenin sadece diri diri insan doğrayabilen, gözünü kırpmadan kafa koparabilenlerle sınırlı kalmayacağı, tıpkı Kubilay'ın yeşil sancağa takılıp da sallandırılan kellesini görünce şehvetle alkışlayan azgın gürüh gibi, Tatar'ın intiharını öğrenince "mermiye kafa attı" diye dalga geçebilen zulüm şakşakçılarını da kapsayacağının altı çizilmiyor ve hâlâ "meydanın boş olduğu" duygusu veriliyor tetikteki karanlığa!

Yazarın Diğer Yazıları