İktidar Türkiye'yi türbülansa soktu
Yenilenmesi büyük hata olan İstanbul seçimlerini İmamoğlu yine kazandı hem de açık farkla.
İmamoğlu kuşkusuz her şeyin çok güzel olması için 18 günlük ilk döneminde yaptıklarını önümüzdeki 5 yılda katlayarak yapacaktır, eğer iktidar ve kısır iç çekişmeler izin verirse.
Ancak iktidarın bir belediye seçimini ne pahasına olursa olsun kazanma hırsı Türkiye geneline yansıyan, geleceğini etkileyecek geri dönüşü çok zor olacak çok olumsuz ekonomik-askeri-politik ortam yarattı.
Cumhur İttifakının ve ittifakı dışarıdan destekleyen diğer siyasi partilerin son bir haftada teröristbaşını sorun çözücü siyasi aktör pozisyonuna getirip İstanbul seçimlerini kendilerine kazandıracak lider pozisyonuna oturtarak peşine takılmalarının iç ve dış politikada yakıcı sonuçları olacaktır.
Çünkü Erdoğan yönetimi bu şekliyle fiilen ikinci AÇILIM yani ÇÖZÜLME sürecini başlattı. Ama bu sefer buna MHP ve VP gibi sözde birbirine zıt partiler de önceki duruşlarını inkar ederek destek veriyor.
İkinci ÇÖZÜLME sürecinin iki ayağı var.
İstanbul ayağı malum önce teröristbaşı ve son dakikada HDP/Demirtaş'ın da eklemlenerek HDP seçmeninin sandığa gitmesini önleyerek İmamoğlu'na gidecek oyların düşürülmesiydi. Bu işlemedi. Millet yeni açılım sürecini reddetti. Cumhur ittifakı ve yandaşları kaybetti.
Suriye kuzeyindeki ayağı ise ABD-PKK planı çerçevesinde Suriye kuzeyinde özerk yönetim oluşturulması, SDG'nin aynı Barzani yönetimi gibi tanınmasını kapsamaktadır.
IKBY'nin yeni başkanı Neçirvan Barzani'nin 23 Haziran arifesinde Erdoğan tarafından özel misafir olarak devlet başkanıymış gibi ağırlanmasının nedeni ikinci çözülme sürecinde Barzani yönetiminin de yer alıyor olmasındandır.
İktidarın kurduğu pazarlık denklem öngörüsüz ve dengesizdi. İstanbul seçimlerini kazanma ve dış ekonomik kredilerin önünün açılması (IMF gibi) karşılığında denklemin diğer tarafında Suriye'nin kuzeyindeki yapının kabullenilmesi, görünürde PKK olamayan yeni formatta müzakere süreci, S-400'lerden vazgeçilmesi ana başlıklarının olduğuna işaret eden bir fotoğraf vardı.
ABD planlarıyla uyumlu bu denklemde Rusya'nın yeri yok. Hal böyle olunca denklemin artçı etkisini İdlib'de göreceğiz. Rusya'nın S-400 konusunda Türkiye'nin kararından geri adım atmasını önlemeye yönelik hamlelerinde biri olarak İdlib'deki operasyonlar yavaşlatıldı, Türk gözem noktalarına saldırılar ve Türkiye'ye yönelik göç bir nevi geçici askıya alındı.
Rusya bir taraftan da İdlib'de birdenbire kötüleşecek durumun Türkiye'ye destek bahanesiyle ABD'nin İdlib'e müdahalesini önlemeye çalışıyor. Ancak yukarıda belirtiğimiz denklemin İdlib'in kuzey bölümü dahil Fırat'ın batısında da güvenli bölge oluşturulması üzerinden Türkiye-ABD işbirliğini kapsadığını söyleyebiliriz.
Ay sonunda Japonya'da yapılacak G-20 zirvesine kadar taraflar pozisyonlarını korumaya çalışacaklardır.
İktidarın kurduğu denklem çöktü. Seçimi kaybetti, bunu maalesef S-400'de geri adım izleyecek. Suriye'nin kuzeyindeki yapının kabullenildiği de ortaya çıkacak.
Türkiye'nin S-400'den geri adım attığının netleşmesiyle yeni bir süreç başlayacak. Çin'den hava savunma füzesi almaktan vazgeçildiğinin yine bir G-20 zirvesinde 2015'te Antalya'da açıklandığını hatırlayalım. Belki şimdi aynı kader S-400'ü bekliyor.
S-400'ten vazgeçmeme olasılığını dışlamıyorum ama veriler bu olasılığın düşük olduğunu gösteriyor. Tam bir wild card yani en kötü senaryo durumu. Gerçekleşirse olay nereye evrilir öngörmek çok zor ama katlanarak artacak bir bedel söz konusu.
ABD ve Rusya'nın büyük güçler mücadelesi değişik seviyelerde muhakkak ki devam ediyor. İki ülkenin Suriye bağlamında çok yakın bir koordinasyon içinde olduğu gerçeğini gözden kaçırmayın. Şimdi buna İsrail de katıldı.
Bu üç devletin liderlerinin ulusal güvenlik danışmanları bugün İsrail'de bir araya geliyor. Suriye'de aslında nasıl bir çarkın döndüğünü anlamak açısından önemli. Bu üç ülkenin İran ve Türkiye'yi Suriye'den dışlamak, kendi planlarını kabul ettirmek için birlikte çalıştıklarını halen anlamayanlar varsa gaflet içindedir.
İstanbul belediyesini kazanmak için piyasaya sürülen teröristbaşının birinci süreçten çok daha güçlü pozisyona oturtulduğu yeni ÇÖZÜLME sürecinde de seçimi kazanamadık denklem bozuldu deyip uluslararası alanda verilmiş sözlerden geri adım atmak da neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Çünkü istatistikler göstermektedir ki bir şekilde sona eren veya vazgeçilen her sözde ateşkes veya müzakere sürecinden sonra başlayan yeni çatışma sürecinin bedeli katbekat fazla olmaktadır.
İstanbul seçimlerinin yenilenmesi, İmamoğlu'nun kazanmasıyla birlikte belediye hizmetlerinde gözle görülür olumlu bir durum yaratacak olmasına rağmen, iktidarın kurduğu yanlış denklem, hesapsız politikalar ve derinleşen ekonomik krizle birlikte Türkiye'yi tam bir sorunlar yumağına hatta türbülansa yöneltmiştir.
Pilotlar ve kabin ekibi şimdiki gibi sorun yumağı ve türbülansın farkına varmaz veya kabullenmezse, milli kaynaklara ve politikalara dönmezse, emniyet kemerlerini bağlamak yeterli olmayacaktır.
Türbülanstan kurtulmak İstanbul'da değişen iktidar anlayışının Türkiye genelinde hakim olmasıyla mümkün gözüküyor.