İktidar kümesteki kazları yoluyor (25 Ekim 2011)
Herkes verdiği verginin kamu hizmeti olarak kendine döneceğini bilir... Ancak yine de kimse severek vergi vermez... Tarihte çok görülmüştür. Fransa’da 1953 yılında tuz üstüne yeni bir vergi konulması, esnafın etkisine neden olmuştu. Pierre Poujade adında bir siyasetçi bu tepkiyi organize etti. Vergi grevi başlattı. Bu grev kısa zamanda geniş kitlelerde yankı buldu. Bu tepki, vergi literatürüne “Poujade hareketi” olarak geçti.
Vergiyi kimse severek vermediği için, yine maliye literatüründe “kazı bağırtmadan yolmak” tabiri oluşmuştur. Kazı bağırtmadan yolmak için önce vergilerin adil olması, herkesin kazancı oranında vergi vermesi gerekir. Adaletsiz vergi, vergiye karşı tepkiyi artırıyor.
Maliye Bakanı’nın açıkladığı 2012 bütçesinde, vergi gelirleri içinde en yüksek artış, dolaylı vergilerde öngörülmüştür. 2012 vergi gelirleri, ithalde alınan KDV’nin yüzde 31, dahilde alınan KDV’nin yüzde 26, kurumlar vergisinin yüzde 18 ve gelir vergisinin ise yüzde 13 artacağı şeklinde düzenlenmiştir.
KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler, zenginin de fakirin de aynı oranda ödediği vergilerdir. 2012 bütçesinde bu vergi gelirlerinin, gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergi gelirlerinden daha çok artması, vergi adaletinin daha çok bozulacağını göstermektedir. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 68’i dolaylı vergilerdir. Bu haliyle, Türkiye dünyada en adaletsiz vergilerin alındığı ülkedir.
Aşağıdaki tabloda, OECD ortalaması olarak vergi yükü ile Türkiye’nin vergi yükü karşılaştırılmalı olarak verilmiştir. Vergi yükü, vergi gelirlerinin milli gelire oranını göstermektedir.
Gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız ve daha adil olan vergi yükü, OECD’de bizim iki katımızdır. Buna karşılık adil olmayan, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergi yükü bizde daha yüksektir.
2009 yılında, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergi gelirlerinin toplam vergiler içindeki payı OECD ortalaması olarak yüzde 42.4 iken bizde çok daha yüksek, yüzde 64.2’dir. 2012 bütçesinde bu dolaylı vergilerin payı yüzde 68’e çıkmıştır.
VERGİ GELİRLERİ/GSYH-VERGİLER TOPLAM VERGİ (%)
OECD ORT. TR
GELİR VE KURUMLAR VERGİLERİ 13.2 6.0
MAL VE HİZMETLERDEN ALINAN V. 10.2 11.7
MÜLKİYET ÜZERİNDEN ALINAN V. 0.7 0.5
DOLAYSIZ VERGİLER / TOPLAM V. 57.6 35.8
DOLAYLI VERGİLER/ TOPLAM V: 42.4 64.2
ÜCRETLERDEN ALINAN VERGİ YÜKÜ 25.8 36.2
Ücretlerden alınan vergi ve primlerin ücret gelirlerine oranı da bizde daha yüksektir. OECD ortalaması yüzde 25.8 iken, bizde 36.2’dir.
2012’de de anlaşılan odur ki, maliye yakaladığından daha çok vergi alacak... Yani “kümesteki kazları daha çok yolacak”
Üstelik maliye, kazı bağırtarak yoluyor. Vergi idaresinin aynı zamanda mükellefe yol göstermesi lazımdır. Vergi denetim elemanları bütün vergi mükelleflerini potansiyel vergi kaçakçısı olarak görüyor. Yapılan denetim sonuçları açıklanıyor... Vergi kaçağı neredeyse yüzde yüz hesaplanıyor. Sonradan mahkemelerde veya uzlaşmayla bu oranlar düşüyor.
Denetim elemanları herkesi potansiyel vergi kaçağı olarak gördüğü sürece, vergiye karşı bir tepki oluşur ve vergi kaçağı devam eder.
Eğer vergi yükü çok ağırsa yine vergi kaçağı kaçınılmaz olur. Bizde istihdam vergileri, istihdam üzerindeki yükler yüzde 36.2’dir. Yüzde 36.2’lik bir vergi, vergi kaçıranlar gözünde risk almaya değer bir yüktür. Siz bunu eğer OECD düzeyine yani yüzde 25’ler düzeyine indirirseniz, o zaman, daha çok vergi ve prim toplarsınız. Zira bu yükü yüzde 25’e indirirseniz kimse risk almak istemez. Risk almaya değmez. Dolayısıyla, vergi mükellefinin sayısı artar, vergi ve prim tahsilatı da artar...