İktidar ekonomide reform yapabilir mi?
Ekonomide reform denilince, hukuk, demokrasi ve siyasi alandan başlamak gerekir. Zira bunlar ekonominin altyapısını oluşturur. Bu yazının konusu 'yalnızca ekonomi alanında reform yapılabilir mi?' sorusuna cevap aramaktır. Bu sorunun cevabı için birkaç örnek vermek yeterli olacaktır.
1. En güncel sorun kurlardaki aşırı oynaklık sorunudur. Kurların düşük olduğu TL'nin değerli olduğu 2004'ten 2013 yılına kadar üretimde ithal girdi payı arttı ve üretim ithal girdiye bağımlı oldu, cari açık arttı. 2016 sonrası TL aşırı değer kaybetti fakat ithalata bağımlılık nedeni ile Türkiye'nin rekabet gücü artmadı. Tersine bu defa da, enflasyon oranı yükseldi, geçim sıkıntısı başladı, dış borçlarda temerrüt riski arttı, reel sektörde konkordato ve iflaslar arttı, Merkez Bankasının rezervleri eksiye döndü ve bankaların dönmeyen kredileri arttı.
Bu şartlarda reform yapılacaksa ilk sırada Türkiye şartlarına uymayan ve kurlarda oynaklığı artıran dalgalı kur politikasının değişmesi gerekir. Geçici bir zaman içinde oynaklığı azaltacak, Çin'de uygulanan yarı sabit kur rejimine dönmek gerekir.
Gel gör ki siyasi iktidarın böyle bir niyeti yok… Zira 2018 seçim programında ''Dalgalı döviz kuru rejimi sürdürülecektir.'' deniliyor.
2. Türkiye, 2006 yılından bu güne açık enflasyon hedeflemesi uyguluyor. 15 yıldır enflasyon hedefi tutmadı. Bu durum MB olan güvenin azalmasına neden oldu. MB yasası değiştirilmeli ve MB'nın hem TL'yi hem de kuru gözetmesi hedef alınmalıdır. Aynı kanunda siyasi müdahalelerin önü kesilmelidir.
Siyasi iktidar bunu yapabilir mi? Faiz inadına ve başkan değiştirme eylemlerine bakarsak yapamaz.
3. Büyüme ve sermaye hareketleri odaklı küreselleşme konjonktürü, Çin dışında gelişmekte olan ülkelerde işe yaramadı. Şimdi büyümeyi, insani gelişmeyi ve demokrasiyi de içine alan kalkınma politikaları öne çıkmaya başladı. Bizim gibi ülkelerde, piyasa aksaklıklarının giderilmesi ve yoksulluğun önlenmesi için devletin piyasaya müdahale etmesi ve yönlendirmesi gerekir.
Söz gelimi, ithal girdilerin ülke içinde üretilmesi için devletin geçici olarak piyasaya girmesi gerekiyor. Çünkü güven sorunu nedeni ile ne yaparsak yapalım özel sektör yatırım yapmıyor. İktidar yapar mı? Yapamaz. Zira hem anlayışına uymaz hem de yatırımları kamu özel işbirliği çerçevesinde yapıyor.
4. SEKA'nın özelleştirilmesinden sonra Türkiye'de kağıt üretilmiyor, ithal ediliyor. Telekom'un özelleştirilmesi, internet altyapısının istismar edilmesine neden oldu. İnternet kullanımı işkenceye dönüştü. Et Balık Kurumu'nun özelleştirilmesi ile halk artık pahalı et yiyor veya yiyemiyor. Bunları siyasi iktidar yeniden devletleştirebilir mi? Yapamaz. Çünkü özelleştirme gelirlerine öncelik veriyor!
5. Bütçenin yüzde 42'si sübvansiyonlara gidiyor. Sübvansiyonlar içinde popülizm yolunda halka dağıtılan paralar da var. İktidar popülizmden vaz geçebilir mi?
Bütçe içinde Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi, birden çok bakanlığın bütçesinden büyüktür. Üstelik Diyanet bütçesi, vergisini veren 15 milyon aleviyi kapsamıyor. Diyanet bütçesinde, Türkiye şartlarına göre etkinlik kriteri uygulamak imkanı var mı? Bu güne kadar herkes tenkit etti… olmadı. Çünkü yaparsa siyasi iktidar altyapısını kaybeder.
Bu örnekler çoğaltılabilir… Sonuç değişmez… Siyasi iktidarın ekonomide reform yapması için girdiği bu popülizm tuzağından kurtulması gerekir. O zamanda varlığını sürdüremez.