İktidar düşük ücretle övünüyor

Türkiye İstatistik Enstitüsü Kurumu, iki yıl önce GSYH hesaplarında düzeltme yapıyorum dedi. Bir gecede fert başına düşen milli gelir 1500 dolar birden arttı. Sıcak para dolar kurunun düşük kalmasına, madalyonun tersi Liranın aşırı değer kazanmasına neden oldu ve bunun sonucunda dolar cinsi ile ifade edilen fert başına milli gelir, 2002 yılı ile 2008 yılı arasında 3 kat arttı.
Düşük kur serabını Başbakan çok tuttu. Meclis konuşmalarında da artık fert başına milli geliri hep dolar olarak verdi. Örneğin, “2002 yılında kişi başına düşen GSYH 3500 dolar iken, 2008 yılında 10.436 dolara yükselmiştir.” şeklindeki sözü çok sık kullandı.
Gerçekte ise Türk Lirası cinsinden, 2002 yılı ile 2008 yılı arasında GSYH yüzde 34 ve fert başına GSYH ise yüzde 40 dolayında arttı. Üç kat artması, dolar kurunun düşük kalmasından ötürü ortaya çıktı.
2009 GSYH’da daralma, Başbakanın forsunu düşürdü. Fert başına milli geliri daha az kullanmaya başladı.
Başbakan fert başına milli gelir artışı derken, çalışanların gelirini bu artışa göre ayarlamak işine gelmedi. Zira, eğer çalışanların reel ücretleri artarsa, Türkiye yabancı sermaye için ucuz işçi pazarı olmaktan çıkacaktı. Düşük ücret, yabancıya karşı övünme aracı olarak kullanıldı. Mamafih, Hazine Müsteşarlığı’ndan alınan bir grafiğin altında aynen şu not yer almıştır: “Yüksek verimlilik ve düşük ücretler, Türkiye de yatırımcılar için eşsiz yatırım fırsatı yaratmaktadır.”
Hükümet üyeleri sık sık asgari ücreti de diğer iktidarlardan daha fazla artırdığını ifade ediyor. Başka hükümetler ne yaptı? Bu gün için önemli değil... Başka hükümetler doğru yapsaydı, hükümet olmaya devam ederlerdi. Ancak bu gün için önemli olan AKP hükümetinin çalışanı ve işsizi veri olarak kabul etmesi ve her iki konuda yanıltıcı açıklamalar yapmasıdır.
Gerek asgari ücretin tespitinde ve gerekse memur maaşlarında, hükümet her zaman hedef enflasyonu gösterge olarak almıştır. Memura enflasyon farkını da bir yıl sonra vermektedir.
Gerçekte ise bu bir aldatmacadır. Maaş ve ücretleri enflasyon kadar artırıp, çalışanın satın alma gücünü korumak yetmez. Eğer ekonomide çalışan başına kısmi verimlik artışı ve büyüme varsa bu verimlilik artışı ve büyümeden de pay vermek gerekir. Aksi halde artan milli gelir, çalışanların dışında dağılır. Çalışanın nispi durumu zayıflar. Zaten 6 milyon işsiz varken, bir de çalışanlar refah artışından pay almazsa yoksul sayısı artar, zengin- yoksul arasındaki gelir farkı artar.
Örneğin, 2010 yılı için yüzde 3.5 büyüme hedefi var. Ancak memur maaşlarında artış hesabında hiç bir şekilde dikkate alınmadı.
2010’da, çalışanların gelir vergisi dilimi artırıldı. 2010 yılında 8800 liraya kadar çalışanlar yüzde 15 vergi verecek. Vergi nedeniyle asgari ücret nedeniyle, 2010 yılında yılda 5 lira artacak. Buna karşılık, hükümet maaş ve ücretlerle, çalışanlara yapılan diğer ödemelerden alınan damga vergisin artırdı. Binde 6.6’ya çıkarıldı. Bu nedenle çalışanların yılda 6 lira ile 30 lira arasında gelir kaybı olacak.
Yani iş çalışanlara gelince, hükümet kaşıkla verdiğini, kepçeyle geri alıyor.

Yazarın Diğer Yazıları