İki kriz, iki Türkiye

1998 yılında başladı, 1999’da ülkenin üzerine kara bir kâbus gibi çöktü ekonomik kriz.
Gecelik faiz bazı günler yüzde 400’ün üzerine çıktı.
Resmi rakamla yarım milyon, gerçekte milyonlar işsiz kaldı.
Şirketler iflas etti.
Ülke içinde siyasi istikrarsızlık vardı. Bir kesim diğer kesimle kapışıyordu.
PKK’nın kanlı terör eylemleri devam ediyordu.
4 buçuk milyar dolar net yabancı sermaye çıkışı oldu ülkeden.
Irak ve Suriye henüz bölünmemiş, bir iç savaş bataklığına sürüklenmemişti.
Suriye’den milyona yakın mülteci, Türkiye’ye gelmemişti.
Baskıcı rejimlerle de olsa güney sınırımızda iki devlet vardı.
19 Şubat 2001’de siyasetçilerin beceriksizliği nedeniyle büyük çöküş yaşandı. Gecelik faiz bir anda yüzde 7500 oldu. Hazine yüzde 144 faizle zar zor borçlandı. 3,5 milyar dolarlık döviz çıkışı sonucu dolar bir anda fırladı.
Cari işlemler açığı büyümüş, zorlanan bankalar vadesi gelmeyen kredileri geri çağırmaya başlamıştı. Bu büyük krizde kısa vadeli dış borçlar sadece 29 milyar dolardı.
2014 Şubat ayında ne durumdayız?
Sadece özel sektörün kısa vadeli dış borcu 160 milyar dolar.
Merkez Bankası’nın net döviz rezervi 33 milyar dolar.
Önceki yıllardan gelen yüz milyarca dolarlık açığın üzerine bu yıl 60 milyar dolar eklendi. Son bir yıl, cari açığın finansmanı için mevcut borçlarımıza ek 60 milyar dolar daha borçlanmamız gerekti.
Ülke genelinde ciddi bir siyasi kriz var. Vatandaş, siyasetçiler ve ne yazık ki devlet de ikiye ayrılmış durumda .
Yargıya güven yüzde 22.
Devletlerin var olabilmeleri için temel unsurlardan birisi o ülkede yaşayanların yargıya güven duymaları.
Türkiye’de yaşayanlar yargıya güvenmezken, yabancı yatırımcının güvenmesini beklemek tam hayal, rüya hatta akıl dışı fantezi.
2001 krizinden bu yana güney sınırımızdaki iki devlet ortadan kalktı. Irak ve Suriye’de terör örgütleri, istihbaratçılar cirit atıyor. PKK pusuda bekliyor.
Suriye sınırında, El Kaide çizgisindeki Irak Şam İslam Devleti kuruldu. Öyle bir devlet ki, tutuklu ya da esirlere iki seçenek sunuyor; “Kafanı mı keselim, kurşuna mı dizelim?”
Yurt dışından gelen para AVM, Rezidans, otomobil ve iç tüketime gömüldü. Dünya piyasalarındaki para bolluğunu değerlendiremeyen iktidar dış borçla iç tüketimi canlandırarak tarihi bir hata yaptı.
İthal enerjiye yılda ortalama 80 milyar dolar ödeyen Türkiye, bu maliyeti düşürmek için yatırımlar yapmak yerine ’Kanal İstanbul’ gibi bölgede arsa kapatanların dışında kimseye faydası olmayacak hayaller peşinde koştu.
2001’deki büyük kriz Amerika’nın desteği sonucu sağlanan 15 milyar dolar ile geçiştirilmişti.
Gelmekte olan krizin atlatılması için gerekli dış kaynak birkaç yüz milyar doları bulacak. Neredeyse herkesle kavgalı olan iktidara acaba bu sefer kim destek verecek?

Yazarın Diğer Yazıları