İhanet süreci halkın uyanışıyla durdurulacak
Dördüncü Kuvvet mi? AKP iktidarının ihanetini perdeleme, üstünü örtme, karartma kuvveti mi? Siz karar verin.
Tarih 15 Şubat 2015. Bizim vatana ihanet olarak gördüğümüz süreçle ilgili olarak, bundan sonra neler olabileceği tartışılıyor.
Oturumun görüntüsü oldukça etkileyici, hatta büyüleyiciydi. Zira toplantıda Dördüncü Kuvvet görüntü olarak eksiksiz temsil ediliyor. Programa altı meşhur gazeteci, beş akademisyen, terör uzmanı, aydın ve emekli asker katılıyor.
Ümit ÖZDAĞ sözlerini bomba etkisi yaratacak “Ordunun şu anda Büyük isyanı bastırma planını konuşmaya başladığını, bölgeye 15.000 komando gönderdiğini, askeri yetkililerin bu faaliyetlerini tam olarak açıklamamakla beraber, yumuşatarak (vatandaşın anlayamayacağı şekle dönüştürerek) kamuoyuyla paylaştı” cümlesiyle bitirdi.
Diğer sarsıcı açıklama, emekli General İsmail Hakkı PEKİN’in “Süreç başlarken ordu sürece karşı idi ” cümlesi oldu.
Bu iki cümlenin analizi süreçte olayların nasıl geliştiğini açıklamak için yeterlidir. Süreç başladığında Türk ordusu karşı çıkmıştır. Çünkü PKK ile yapılan anlaşmanın gereği olarak, teröristlerin sınırlarımızın dışına çıkması karşılığında Türk Ordusu önce bölgede araziden çekilmiş, sonra AKP hükümeti tarafından operasyon yetkisi elinden alınmış; sonra vatanın bölünmesi konusunda asla taviz vermeyecek, ihanete canı pahasına karşı çıkacak ordunun komuta kademesine kumpas kurularak devre dışı bırakılması sağlanmıştır. Sürece ilişkin delillerin yetersizliği ve operasyonların yurt dışına kaydırılmasının nedeni budur. Özetle AKP, PKK ile yaptığı anlaşmanın tüm şartlarını yerine getirmiş, ancak PKK, AKP’nin oluşturduğu otorite boşluğunu önce kırsalda, sonra belde ve ilçelerde, son olarak da illerde hâkimiyet alanları oluşturarak doldurmuştur. PKK ihanet süreciyle birlikte gücünü; bölgeye hâkimiyet, militan ve silah açısından en üst düzeye çıkarmıştır. Gaziantep ilimizin dışarıyla irtibatının 26 gün boyunca PKK tarafından kesilmesi ve 6 -7 Ekim tarihlerindeki isyan provası ve en önemlisi de olayların sona erdiriliş şekli, sürecin geldiği aşamanın en somut delilleridir.
Aslında Hakan Fidan’ın istifası ve Cumhurbaşkanının konuşmalarının neden bu kadar tartıştırıldığının cevabını da veriyor. Bu gelişmelerin tamamı ülkenin gerçek gündemini gizlemeye, karartmaya yönelik Bizans entrikalarını andıran algı yaratmaya yönelik operasyonlardır.
Bu iki cümle bölgede gelecekte olabileceklerin ipuçlarını vermektedir. Buna göre bölgede isyan çıkma ihtimali yüksektir. Bu tespit Türk ordusu tarafından yapılmış ve yumuşatılarak da olsa, kamuoyuyla paylaşılmıştır. Sürecin bundan sora nasıl devam edeceği oluşturulmaya çalışılan algıdan da anlaşılmaktadır.
Bebek katilinin, Diyarbakır’a nakledileceği fikrine kamuoyu alıştırılmak isteniyor. Ancak böyle bir durumda AKP iktidarına karşı oluşacak tepkinin büyüklüğü görülüyor. Bölgede isyan çıkacak, ancak bu defa isyanı durdurma şekli farklı olacak. Bebek katili Diyarbakır’a götürülecek ve sözüm ona isyanı orada durduracak. Böylece ihanet süreci çok önemli bir aşamayı da aşmış olacak.
Bu fiili durum karşısında özellikle AKP’nin bölünmeyeceğiz, Osmanlı olacağız yalanlarına inanarak AKP’yi destekleyen ve ülkenin bölünmez bütünlüğünden asla taviz vermeyecek geniş kitlelerin aldatılmışlık duygusuyla gösterecekleri infial muhalefetin tepkisiyle birleşecek. İşte bu kaçınılmaz son, İç Güvenlik Yasasının hangi ihtiyaçtan (?) doğduğunu gösteriyor.
Peki, bu iki cümle Dördüncü Kuvvet olmaya soyunan kesim üzerinde hangi etkiyi yaptı? Yarısı kızardı, yarısı ise sarardı. PEKİN’den sonra söz alan tecrübeli(!) gazeteci sararanlar arasındaydı. Sıkıntılı bir yüz ifadesiyle, Pekin’den “Asker, sürece karşı idi” cümlesinin teyidini istedi. Ama engin tecrübe kısa sürede devreye girdi.
Hiçbirisi ne ordunun güneydoğuda isyan bastırma planını, ne de ordu surece karşı idi tespitini konuşmaya, tartışmaya değer bulmamıştı.
İsyan edilecek tespitinden sonra hiçbir değer ifade etmeyen
Takvime dair açıklama ne zaman yapılacak?
Silahı bırakma çağrısı Nevruzda mı?
Silahsızlanma Kongresi toplanacak mı? gibi konularında saatlerce algı operasyonunu devam ettirdiler.
Oluşturmak istedikleri “İsyan değil barış olacak” algısıdır.