İhanet aşılacak
Bir iktidarın bu kadar yanlış yapma ve kolay kandırılma hakkı olabilir mi? Savcı Öz'ün yurtdışına çıkışı bir kaçma mı; yoksa kaçmaya göz yumma mıdır? Herhalde bildiklerini açıklaması çok faydalı olabilir. Çözüm süreci, açılım ve sözde barış ile sadece iktidar kandırılmadı; iktidar vasıtasıyla halkımız kandırıldı, yanıltıldı ve siyasi tercihi yönlendirildi. Türkiye hayali projelerle oyalandı ve çatışmasızlık yalanı ile terör örgütüne güçlenme fırsatı verildi. Halkımız hala iktidarı alışılmış sağ eğilimli bir merkez-kitle partisi zannetmektedir. Yanılgı buradadır. Oysa geçmişteki hiçbir sağ merkez-kitle partisi terörle mücadelede ve dış politikada bugünkü yanlışları yapmadı. Dernek ve dergi yönetmek ile devlet yönetmek çok farklı şeylerdir. T.C. köklü ve geleneği olan bir devlettir; ne bir dernek ve ne de bir dergi…
Çatışmasızlık , barış ve çözüm diye kendi kendimizi kandırdık ve terör örgütüne bağlı evler cephanelik haline geldi. PKK'yı Türkiye'ye karşı açıktan destekleyemeyen sözde dostlarımız Ortadoğu'daki siyasi çıkarları ve İslam karşıtlığı propagandası için İŞİD adlı bir örgüt yarattılar. Türkiye, İŞİD'e karşı mücadeleye zorlanarak PKK ile mücadele unutturulmak istendi. Bugün kullanılan Kürtler 1780'den beri Batı tarafından kullanılan Kürtlerin devamıdır. Suriye'de PYD korundu, sözde PKK'ya karşı bir tavır alındı. Irak'ın kuzeyi ile zoraki nikâh kıydırıldı. Daha sonra sıra Suriye'nin kuzeyine ve orayı Irak'ın kuzeyi ile birleştirip Kürt koridoru yaratmaya geldi. İŞİD'e karşı kullanılan peşmergeye Almanlar çeşitli silahlar verdiler ve peşmerge Batının yerel müttefiki oldu. Bu silahların bugün bize karşı PKK tarafından kullanılmadığı söylenebilir mi? Biz ise; barış diye diye askeri kışlaya, polisleri ise karakollara adeta hapsettik. Hala savunmadayız ve şehit veriyoruz. İçeride terörle mücadelenin yerini pazarlık ve müzakere aldı. Askeri vesayeti önlüyoruz diye TSK üzerindeki kumpaslar siyasi destek buldu ve sözde mağduriyetin rövanşı için hukuk yıpratıldı. Yabancı vesayetine yol açıldı. Ülkeyi yönetenler açılan malum davaların savcılığına bile soyundu. Türkiye'nin bağırsaklarını temizlemekte olduğunu söyleyebilen sözde devlet adamlarına tanık olduk. Şimdi ise muhalefetin doğru tespitlerinden bahsediliyor. Bir ara "bu askerler mi savaşacak" bile dendi. Kısaca ülke yönetenlere karşı savunulur noktaya sürüklendi. Seçmen ve birçok çevre sorunu parti kavgası ve alışılmış siyasi çekişme zannetti. Oysa Irak ve Suriye'den sonra sıra Türkiye'ye gelmişti. Bugün karşılaştığımız ve mutlaka aşılacak olan ağır sorunlar bu sürecin sonucudur. Artık ihanet çetesi ve terör örgütü, özerkliği seslendiriyorlar. Bu alçakça sesi boğacak güç Cumhuriyet Türkiye'sinde fazlasıyla mevcuttur. Yeter ki bu güç kullanılabilsin. Milli irade diye ortada dolaşanlar, siyasi iradelerini ortaya koyabilsinler.
Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin böyle bir kritik ortamında fiili bir değişiklik olduğundan bahsederek rejim değişikliğini kastetmesi ve bunun yeni anayasa ile tasdikini gerekli görmesi büyük bir siyasi gaf ve 14 Ağustos sivil darbesi sayılabilir.
Oslo rezaletinde örgüt temsilcilerine "biz sizin bazı şehirleri patlayıcı ve silah deposu haline getirdiğinizi biliyoruz" diyen yetkililer hangi tedbirleri aldırttılar?
* Gece yarısı çıkarılan, terörle mücadelede ve kamu düzeninin korunmasında zaaf yaratan bütün yasalar ele alınmalıdır.
* MİT dâhil bazı önemli kuruluşların başına ihtisası dışında getirilen bürokratlar görevi bırakmalıdır.
* Yasalar ve anayasa işletilmeli, raftan indirilmelidir.
* Sırtını terör örgütlerine dayayan, iç içe olan bir siyasi partiye demokratik haklar tanınamaz.
* Ülkemiz çözüm süreci, açılım ve yapay barış şovları ile oyalanmamalıdır.
* Kalekolların ve barajların yapımı hızlandırılmalıdır.
* Koruculara sahip çıkılmalı, askerin ve emniyet güçlerinin sınırlandırılan hareket alanı açılmalıdır. Operasyon izni vermemiş olan sözde valiler görevden alınmalıdır. Operasyonlar yarıda kesilmemelidir.
* Beyaz kadın ticareti ve uyuşturucu terörü ile iç içe olan terör örgütünün büyüyen ekonomik kaynakları kurutulmalıdır.
* Barış terörü hoş görmek, vurdumduymazlık, karakol savunması, milli devlet ve üniter yapıdan vazgeçmek değildir. Terörle mücadelede stratejik değişikliğe çoktan ihtiyaç doğmuştur.
* Milli kimlik konusundaki kafa karışıklığı giderilmeli, etnik taassup ve egemenliği paylaşmanın ileri demokrasi olamayacağı anlaşılmalıdır.
* Hukuk devleti ve parlamenter demokrasi korunmalı ve kamu düzeni sağlanmalıdır.
* Aziz şehitlerimizin isimleri uygun yerlere verilmelidir.
* Cumhurbaşkanının yetkileri anayasal sınırlar içerisine çekilmelidir.
* Her türlü yolsuzluğun üzerine gidilmelidir.
* T.C.'yi ve milli kimliği yok farz edecek anayasa değişiklikleri hayalinden vazgeçilmelidir. Türk milletinin meşru müdafaa hakkının doğmasına yol açılmamalıdır.