İade-i itibar
Hamdolsun kaleme kağıda / Bir millet yarattım doğuda / Türk diye yüce bir ad verdim / Önüne kılavuz kurt verdim...
Dizelerinin sahibi milli şairimiz merhum Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun mısralarında da belirttiği üzere biz Türkler binlerce yıldır önder, rehber ve kılavuza çok ciddi önem atfederiz. Devlet yönetim şemasında da onları özel sayarak dikkatle izleriz. İşte bu kutsanacak derecedeki özellik nedeniyle de devlet görevlerinde bu vasfa sahip "saygın ve bilge" kişileri bu görevlere getirerek devletin yönetilmesine vesile olur. Böylece de gönüllerin rahat etmesini ve güveni tesis ederiz.
Bu Türklere ait çok eski gelenek, Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk tarafından da devam ettirilmiş, 14 Temmuz 1920'de TİCİ "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı", ardından 1936'da Türk Spor Kurumu sonrasında da 1938'de 3530 sayılı yasa ile Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. O tarihlerde 16 milyon 158 bin nüfuslu Türkiye'nin gençlerinin ruh ve fizik sağlığı bu teşkilata bizzat emanet edilmişken, bugün 83 milyonluk Türkiye'de bu emanetin sayısı 14-15 milyon Türk gencidir.
Bu önemli genç sayısına rağmen "modern çağa uyma" fantezisi ile 2003 yılı mart ayı milat olmak üzere 80-100 yıllık Türk spor yönetim geleneği o tarihte sporu vekaleten yürüttüğünü sanan birilerince bozulmuş, Türk sporunda 1935 yılından 2003 yılına kadar görülmeyen acemi ve hatalı işlere (altyapıları tamamlanmadan federasyonların özerkleşmesi, doğu ve güneydoğu şartları hesap edilmeden spor ve tesislerin belediyelere devredilmesi gibi) temelsiz, boş düşünce ve uygulamalara bu dönemde neden olunmuştur. Bugün Türk milli eğitimi, ardından at başı giden Türk sporundaki karmaşanın nedeni geçmişteki bu acemi yöneticilerin hatalarıdır.
***
Şimdiki sayın bakan ise bu karmaşadan asla sorumlu olmamakla birlikte, Türk spor tarihi kendisine bu "yanlış spor stratejisi ve kayıp yılları" ortadan kaldıracak bir fırsatı da vermiştir. Bu çok mümkün ve fakat şarta bağlıdır. Hatta bu şartın ilk adımını "spor ailesinden olmalarına rağmen evlatlık muamelesi yapılarak yuvadan uçurulan" teşkilat mensuplarına kucak açmakla kendisi atmıştır. Diğer adımlar da peşinden gelirse Atatürk'ün 15 milyon Türk gencini emanet ettiği spor teşkilat ve federasyonlarına bir çekidüzen vererek özellikle teşkilatın "rencide olmakta olan hükmü şahsiyetinin iadesine" vesile olursa, hizmeti büyük olacaktır.
Tabi bunun yöntemi cumhurbaşkanını ikna ile mümkündür. "Nasıl?" sorusunun cevabı basittir. 61 federasyon vardır. Türkiye Futbol Federasyonu çok popüler olsa da bunlardan en önemlisi "ve fakat bir" tanesidir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlük makamı ise 83 milyonda bir ve sayın bakandan sonra amiyane tabirle Spor Teşkilatı'nın ağabeylik makamıdır. 1938'de teşkilatın kuruluşundan bu yana Türkiye Futbol Federasyonu başkanının emrinde bir genel müdür hiç olmamıştır. Bunun aksini savunanlar, 2001-2002'li yıllarda Dolmabahçe Stadı'nda oynanan Türkiye-Azerbeycan milli maçındaki olaylarda bırakınız, Genel Müdürü, TFF Başkanı ile İl Spor Müdürü statü farkını örnekleyerek ispatlamam mümkündür. Dolayısı ile spor bakanının özerk TFF'de bir temsilcisi olacaksa bile bu teşkilatın genel müdürü asla ve asla olmamalıdır.
Şimdiki yapıda genel müdür adedi çoğalsa da spor genel müdürünün icradaki psikolojisi ve algısı farklıdır ve TFF başkanının emrinde olması yakışık almaz.