Hüseyin Çimşir, adaşını kulübede oturtmasın!
Her zaman, her şartta açık açık; "Kimse, hele hele spor yazarlığı, yorumculuğu yapanlar teknik direktörden fazla teknik direktörlüğe soyunmasınlar" diye kalem oynatır, söz söyler, ikaz ederim.
Çünkü kamuoyu adına kalem oynatıp, kelam eyleyen bu kesimin teknik adamlara yönelik eleştirileri genellikle müsabaka oynandıktan, yani her şey olup bittikten sonradır. Bir işin sonrasında da eleştiri yapmak kadar kolay bir şey yoktur.
Çünkü her şey herkesin gözü önünde olup bitmiştir.
İşin doğrusu, konunun içinde olup da adeta "bir bilen" kesilenlerin, tespit ve eleştirilerini sonunda değil, "muhtemel" hesabı ile önceden yapmalarıdır.
Yani, "Şu stoper kötü oynadı. Niye oynattın?" Ya da, "Bu forvet beceriksiz idi niye ısrarla sahada tuttun" gibi. Vs vs…
O nedenle Trabzonspor'un Beşiktaş ile yaptığı maçtan sonra teknik direktör Hüseyin Çimşir ile ilgili eleştiri yapanların bazılarının "insafsız avcıya hizmet eder" derecesine işi vardırmalarını kesinlikle doğru bulmuyorum değil, "tamamen yanlıştır" diyorum.
***
Ben bu noktada Hüseyin Hoca'ya, Hüseyin Türkmen ile ilgili bir eleştiri değil de, hatırlatma yapma gerektiğini düşünüyorum.
Beşiktaş maçında defansın göbeğine yerleştirilen Campi-Da Costa ikilisinin hiç de iyi görüntü vermediği, hatta maçtaki çok kötü bir performans sergiledikleri herkesin malumu. Bu görüntü ister istemez, özellikle geçen sezonun Hüseyin Türkmen-Hosseini ikilisinin muhteşeme yakın performanslarını "ahh ahh" diyerek çoğumuza hatırlatmadı değil.
Hele hele, hem başarılı hem de yerlinin yerlisi olan Hüseyin Türkmen'in, biraz performans düşüklüğü yaşadı adeta "sen artık kulübenin bekçisisin" babından kenarda oturtulur hale getirilmesi biraz ağır olacak belki ama, "akıl alacak iş değil!"
Özellikle acil müdahalelerde adeta "acil" kodu ile toplara "son anda" ayak koymada rüştünü ispat etmiş olan Hüseyin Türkmen için "Beşiktaş maçında olsa idi, defans daha sağlam oynardı" demekten başka yapacağımız bir şey yok.
***
Kaldı ki, Hüseyin Türkmen gibi Türk futbolu için "gelecek vaat eden" statüsünde oynayıp, rüştünü de ispat eylemiş genç bir yeteneği, küçük bir form düşüklüğünde sürekli kenarda oturtup adeta; "şampiyonluk ancak tecrübeli lejyoneler oynarsa elde edilir" mantığına hapsolmak da doğru değildir.
Onun için, başarılı bir grafik çizmede iyi bir ivme yakalayan Hüseyin Çimşir'in, Trabzon camiasının hasretle beklediği şampiyonluğu elde etme yolunda eline geçirdiği fırsatı kaçırmamanın tek yolunun yaşlı yabancıları oynatmak olduğu fikrine sabitlenmemesi gerekir.
Biraz daha ileri giderek şampiyonluk hesabına Abdulkadir Parmak ile yakında devreye girecek adaşı Abdulkadir Ömür, hatta iyileşmiş bir Yusuf Sarı'nın çok büyük katkıları olabileceğini düşünenlerdenim.
Onun içindir, "Hüseyin Çimşir, Hüseyin Türkmen'i kenara koymasın, kulübede oturtmasın" deyişim!