Hükümetin Mısır travması!
İhvan-ı Müslimin’in desteklediği Cumhurbaşkanı Mursi aleyhine Tahrir’de başlayan gösteriler sonrası, ordunun Mursi’yi görevden almasının ardından Mısır, bir hayli karışık bir dönemin içine girdi.
Mursi’nin tutuklanmasının ardından Adeviye meydanında İhvan taraftarlarının başlattığı gösterilere kanlı müdahaleler yapılması, bu karışık süreci daha da içinden çıkılmaz bir yere götüreceğe benziyor.
Olayın bir de Türkiye ile ilgili bir yönü var. Mevcut hükümet daha ilk günden beri Mursi’nin cumhurbaşkanlığına çok büyük bir destek veriyor ve Mursi’nin bütün icraatlarını onaylıyordu.
AKP hükümetinin Mursi’yi Türkiye’nin tabii bir müttefiki olarak görmesinden dolayı, Mursi’nin devrilmesine de tepkisi oldukça sert oldu.
Başta hükümet olmak üzere, hükümeti destekleyen romantik İslamcıların konuyla ilgili duygusal tepkiler vermesi, yaşadıkları hayal kırıklığının en büyük işareti.
Bu konuda İslamcılarla sağlıklı bir tartışma yapmak mümkün değil. Mısır’ı kendi şartlarından soyutlayarak değerlendiren bu kitle için ‘ama’ ile başlayan her cümleniz kesilerek ‘darbeci’ olmakla suçlanmanıza neden oluyor.
Mısır’da yaşanan şey elbette darbedir. Ve elbette hem darbeyi ve hem de darbe aleyhine gösteri yapan insanlara uygulanan katliamı hiçbir vicdan sahibi insan tasvip edemez.
Bizim açımızdan konuyla ilgili enteresan olan şey, koskoca bir devleti yönetenlerin itidalini kaybedip duygusal tepkiler vermesi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren, İhvan-ı Müslimin’e akıl hocalığı yapan AKP hükümetinin, Mısır’ın kendine özgü şartlarını ve küresel aktörlerin meseleye bakış açılarını ıskalamış olması, eleştirilerimizin en büyük nedeni. Mısır’da yaşananlar, AKP adına kocaman bir fiyaskodur. Mantıklı ve makul öngörüye dayanmayan, tamamen romantik heveslerle oluşturulan Mısır politikamız, Mursi’nin devrilmesi ile beraber duvara toslamış durumda.
Mısır demek, çok uzun yıllardır ordu demekti. Çok uzun yıllardır devletin kontrolü, ABD’nin finanse ettiği ordunun elindeydi. Mübarek devrilirken de, sonrasında da ordu kontrolü hiçbir zaman hiçbir kimse ve kuruma bırakmamıştı.
Kuzey Afrika’da yaşanan değişimin dinamiklerini doğru tahlil edemeyen AKP yöneticileri, en azından kısa zamanda gerçekleşmesi mümkün olmayacak beklentilere girmesi, yaşadıkları duygusal travmanın başlıca nedeni.
Bu arada aklımıza bir başka soru daha geliyor... Türkiye, Mısır’a bu kadar önem verirken, yaşananlar konusunda istihbarat teşkilatımız (MİT) ne yapmıştı? Olayların bu aşamaya geleceğini öngörüp hükümete bu yönde bir rapor sunuldu mu?
Küresel ölçüde rekabet iddiasında olan teşkilatımız da mı hükümetle beraber duvara toslamıştı?
MİT’in konuyla ilgili Ankara’ya gönderdiği raporlarda büyük ihtimalle böyle bir hareketlilikten bahsediliyor
ama gerçekleşmesi mümkün görünmüyordu.
Hürriyet Daily News’den Deniz Zeyrek’in iddiasına göre, Ankara darbeden ve darbe sonrası ABD ve AB’nin meseleye nasıl yaklaşacağından Şubat ayından itibaren haberdardı, fakat hükümet yetkilileri bu durumu ciddiye almadılar.
Küresel unsurlarla paralel politikalar yürüterek bu zamana kadar ciddi bir problem yaşamadan gelen AKP hükümeti, dış politika konusunda inisiyatif kullanmaya başlayınca her şeyi eline yüzüne bulaştırmaya başladı. Dünya ve kendi gerçekliğimiz göz önünde bulundurulmadan tasarlanan bu politikaların, devlet ciddiyeti ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını, dış politika konusunda üst üste yaşadığımız hayal kırıklıkları ile artık daha net görüyoruz.
Suriye ve Mısır konusunda yaşadıklarımız, AKP hükümetinin dış politika konusunda cehaletinin ispatı oldu... Meseleye ciddiyet yerine romantizmle yaklaşıldığı için soğukkanlı analizlerin yerini, ilginç bir şekilde duygusal travmalar alıyor.
Neyse, zamanla unuturlar
herhalde...