Hükümet neden kur artışına çanak tutuyor?
Türkiye İstatistik Kurumu, Mayıs ayı enflasyon oranlarını; TÜFE=yüzde 16,59 ve Yİ-ÜFE=yüzde 38,33 olarak açıkladı. Bu verilerin doğru olduğunun varsayımı altında TÜFE''ye göre reel faiz oranları;
* Merkez Bankası gösterge faizi yüzde 2,07.
* Ortalama TL mevduat faizi yüzde 1,14.
* Ortalama ticari kredi faizi yüzde 3,57.
* Ortalama ihtiyaç kredi faizi yüzde 6,75.
Piyasa faizleri Merkez Bankası gösterge faizine göre oluşmaktadır. Aslında MB reel faizinin ülke riskini de içermesi gerekir. Ülke riski için gösterge Türkiye''nin yurt dışında satılan tahvillerinin iflas risk primidir (CDSD oranı). Bu oran 400-450 baz puan arasındadır. Yani Türkiye''de MB reel faiz oranı en az yüzde 4 olmalıdır. Bu şartlarda yüzde 2,07 reel faiz de yeterli değildir. Buna rağmen bu oranlar ani kur şoklarını kısmen önlüyordu.
Türkiye''de faizleri düşürmek için önce enflasyonu düşürmek gerekir. Enflasyonun iki temel nedeni var... Birisi; yapısal sorunlardan kaynaklanan yüzde 10 kronik enflasyon... İkincisi; bu kronik enflasyon üstüne kur artışlarının getirdiği maliyet artışları ve ayrıca yaşanan paniklerden kaynaklanan ilave bir enflasyon var.
AKP iktidarının önce, kronik enflasyon için demokrasi ve hukuk ile ekonomide yapısal reformlar yapması gerekir. Bunları yapmadan yalnızca faizle oynamak, tek araç faizi görmek, enflasyon için bir nevi bakar körlüktür.
Aslında yüksek faiz de üretim maliyetlerini artırıyor. Ticari kredilerde ve yatırım kredilerinde reel faiz yüzde 3,57''dir. Türkiye şartlarında yüksek değil ama hükümet yine de bankaların reel faiz oranlarına sınır getirilebilir. Banka ve kredi kartları yasasına göre MB azami faiz oranlarını belirliyor. Aynı şekilde başka bir yasa ile kredilerde de reel faiz oranları belirlenebilir. Bankalar mevduata yüzde 1,14 reel faiz veriyor ve fakat ihtiyaç kredilerinden yüzde 6,75 reel faiz alıyor. Anlaşılıyor ki hükümetin bu garabeti düzeltmek niyeti de yoktur. Tek bildiği MB gösterge faizini düşürmektir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üç gün önce "Yani bu konuda ben yine aynı iddianın peşindeyim. Hatta bugün de Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm. Yani bizim bir defa faizleri düşürmemiz şart, onun için de yani Temmuz-Ağustos, buraları bulacağız ki faiz düşmeye başlasın" dedi.
Bu açıklamanın ardından Dolar/TL kuru, 8,80''i aşarak tüm zamanların en yüksek düzeyini gördü. Cuma günü de dolar kuru 8,68 idi.
Cumhurbaşkanı bu sözünün kurları artıracağını biliyordu. Ya da bugüne kadar yaşadıklarımızdan bilmesi gerekiyordu. Kur artışının faizden daha fazla ve anında maliyet artışı yarattığını ve enflasyonu daha çok artırdığını göremiyorsak, pes olsun bize.
Kaldı ki, yüzde 38,33 olan Yİ-ÜFE, bundan sonra TÜFE''ye yansıyacaktır. Yansımazsa firmalar batar.
Bu şartlarda demektir ki hükümetin istikrar programı yapmadan, Merkez Bankası''na müdahale ederek sürekli faizleri düşürme inadının hedefinde kurları artırmak saklıdır.
Yeniden ifade etmek gerekirse; kur artışları üretimde ithal girdi payı yüksek olduğu için kendinden daha yüksek enflasyon yarattı. Dış kredisi olan özel sektörü zora soktu. İflaslar arttı. Dönmeyen krediler bankaların dövizle verdikleri kredilerin dönme riskini artırdı. Aynı paralelde bankalar zora girdi.
Yine, 2018 kur şokundan sonra, sürekli değer kaybeden ve satın alma gücü düşen TL''nin yaratığı en acı gerçek, yoksul sayısının artmasıdır.
Buna rağmen bir hükümet neden yüksek kur ister? Bu soruya iktisat mantığı içinde cevap vermek imkânı yoktur.