Hükümet fakirden kesip, zengine veriyor

Danışmanlık yapan bir yatırım kuruluşu, Hazine Müsteşarlığı kaynaklı bir grafiğin açıklamasını şöyle yapıyor: ’’Yüksek verimlilik ve düşük ücretler, Türkiye’de yatırımlar için eşsiz yatırım fırsatları yaratmaktadır. “ diyor. (İnvest in Turkey-s: 2/5)
Aslında bu yorum, AKP iktidarının uygulamaları ile bire bir örtüşüyor... Hükümetin son bir aydaki uygulamaları,
- Asgari ücret uygulaması,
- 2010 memur zamları,
- Emekli maaş zammı,
- 4/c uygulaması,
- TEKEL işçilerinin, itfaiye işçilerinin, demiryolu işçilerinin isteklerini, hak taleplerine çözüm getirmek yerine, onların üstüne biber gazı ile su sıkarak ve başbakanın tehditle gitmesi,
Bu yargıyı doğrulamaktadır.
A) Asgari ücret sorunu da özel olarak, hükümetin bu tercihini açıkça ortaya koymaktadır.
1) TÜİK yoksulluk araştırmasında 4 kişilik yoksulluk sınırını 2009 için 820 olarak açıkladı. 2010 yılı için bu rakamı orta vadeli programda yer alan yüzde 6.5 TÜFE hedefine göre güncelleştirirsek:
2010 yılı 4 kişilik bir ailenin Yoksulluk Sınırı, 873.30 liradır.
Eşin çalışmadığı 4 kişilik bir ailenin;
birinci yarıda asgari ücreti, 603.90 liradır.
İkinci yarıda asgari ücreti, 626.45 liradır.
Hükümet 4 kişilik ailenin asgari ücretini, yoksulluk sınırından 269.40 lira daha düşük tespit etmiştir.
Bu farkı nasıl okumak gerekir?
Asgari ücret tespit edilirken yoksulluk sınırı dikkate alınmadı. Çünkü hükümet asgari ücretliyi yoksul bırakmak kararındadır...
2) Hükümet üyeleri, simit muhabbeti içinde, sık sık 2002’deki asgari ücretle, bu günün karşılaştırmasını yapıyor.
Yine böyle yapacaklarsa iki hususu unutmasınlar:
- Asgari ücret, simit gibi gıda dışında bir ailenin diğer ihtiyaçlarını da kapsayan ve yaşamak için gerekli fiziki ihtiyaçları ifade eden bir kavramdır.
- 2000’li yıllarda 8 yaşında olan ve çalışma ve kazanma gailesi olmayan gençlerimiz, şimdi 18 yaşındadır. Düşük ücret vererek ve on yıl öncesinin hikayeleri ile bu gün onların karnını doyuramazsınız.
3) 2000’li yıllardan bu güne kadar, ekonomide verimlilik artışı ve büyüme de oldu. Hesaplarınıza enflasyon dışında bunları da katmanız gerekir. Toplumun tüm kesimlerinin büyümeden, refah artışından pay alması gerekir. Aksi halde biri yer biri bakarsa kıyamet ondan kopar.
4) Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda süs olsun diye işçi temsilcileri var. Çünkü karar yeter sayısı olan 10 kişidir. Asgari ücreti ya hükümet tek başına tespit etsin veya işçinin de söz söylemesi için tespit komisyonunun karar yeter sayısını dörtte üçe çıkaralım.
5) Asgari ücretin üstünde yüzde 37 pirim ve vergi yükü var. Yoksulluk sınırı altında olan bir gelirden gelir vergisi almak, devletin katıksız ekmeğe göz koyması demektir. Bu yanlıştır ve adil değildir. Asgari ücretin yüzde 100’ü vergi dışında kalmalıdır.
2010 memur maaş zammı da çalışanların yok sayıldığı bir tablo görünümündedir.
Memura yapılan, yüzde 2.5 artı yüzde 2.5 zammın 12 aylık ortalaması yüzde 3.78’dir. Yani hükümet kendi enflasyon hedefinin altında memura zam yapmıştır. Bir yıl sonra yapılacak enflasyon farkı, memurun kaybını telafi etmez.
Kaldı ki, 2010 yılı için yüzde 3.5 büyüme hedefi var. Memur da kamu hizmeti görerek GSYH için katma değer yaratıyor. Memura büyümeden de pay vermek zorundayız. Bu takdirde, 2010 için memur maaş zammının en az, yüzde 10 olması gerekirdi. Arada yüzde 6.22 puan fark var. AKP hükümeti bu farkı emek faktöründen keserek, rant ve kar faktörlerine ilave etmiştir.
Bu iktidar yaptıkları ile açıkça memurun ve işçinin iktidarı olmadığını ispatlamıştır.

Yazarın Diğer Yazıları