Hükümet bütçe politikasından bihaber...

Bu sene bütçe açığının 49-50 milyar olacağı anlaşıldı. Oysaki geçmiş 4 yılda toplam bütçe açığı 43.7 milyar lira olmuştu. Bu yılın bütçe açığı hem geçmiş 4 yılın açığından daha fazla oldu, hem de geçen yılın bütçe açığını da üçe katlıyor.
Yalnızca, Temmuz ayında hazine nakit dengesi 9.5 milyar lira açık verdi. Hazine nakit dengesi, vergi tahsiline bağlı olarak değişir. Ancak Ocak-Temmuz 7 aylık hazine nakit dengesi açığı da 32.2 milyar lira oldu.
7 aylık nakit gelir, 111 milyar lira, nakit gider ise 146.3 milyar lira oldu.
AKP hükümeti kamu açığını borçlanmayla karşılıyor. Hazine 7 ayda toplam 29.3 milyar lira net iç borçlanmaya, 2.9 milyar lirada net dış borçlanmaya gitti. Kamu borcu toplam 32.2 milyar lira arttı.
Hazinenin borçlanma ihtiyacı özel sektörü de zora sokuyor. Çünkü bankalar hazır hazineye borç vermek varken, reel sektöre kredi vermek istemiyor. Kredi faizlerini yüksek tutuyorlar.
Örneğin bankaların ilan ettikleri 12 ay geri ödemeli iş yeri kredileri faizi yüzde 20’yi geçiyor. Libor faizi yüzde 0.5 iken, mevduat faizi yüzde 10 iken, işlek kredilerde aylık faiz yüzde 3 ve yıllık yüzde 36’dır. Taksitli kredilerde aylık yüzde 1.94 ve yıllık bileşik yüzde 26’dır.
Dünya Ekonomik krizi ve talebin daralması yanında, üretimdeki düşmeye banka kredilerinin pahalı olmasının da önemli etkisi var.
Yani, bütçe açığının artması yalnızca bir finansman sorunu olarak kalmıyor, aynı zamanda reel ekonomiyi de etkiliyor. Türkiye gibi kontrolsüz ve başıbozuk bir finans piyasası, kaynakların etkin dağılımını olumsuz etkiliyor.
Ekonomik krizlerde, bütçe politikasının da değişmesi gerekiyor. Mali disiplin yerine veya sıkı bütçe yerine “Konjonktürel Bütçe Politikası” - “genişletici bütçe politikası”nın uygulanması, resesyondan çıkışa destek olur.
Örneğin, toplam talebi artırmak için, tüketicinin cebine para konulması, yatırımların teşviki ve yatırımlara finansman desteği verilmesi, kamu altyapı yatırımlarının artırılması, toplam talep artışı yaratır. Altyapı yatırımlarının artması, özel sektör yatırımlarının da artmasına imkan verir. Yatırım artışı da istihdam artışı yaratır.
Hükümet bu politikalardan habersiz görünüyor... Veya bilerek yanlış yapmak işine geliyor. Bu anlamda Hükümetin iki yanlışı var...
Birisi... AKP hükümeti, 2001 yılında ve daha önce enflasyonu frenlemek için kullanılan “daraltıcı bütçe politikasını” ve “faiz dışı fazla politikasını” aynen sürdürüyor. Oysaki bu gün tam tersi resesyon yaşanıyor... Daraltıcı bütçe politikası, resesyonu artırıyor. Bütçe politikasının da değişmesi ve genişletici bütçe politikasının uygulanması gerekiyor.
Bu anlamda bir uygulama neticesinde doğacak bütçe açığını da hoş görmek gerekir.. Ne var ki, Türkiye’de ne yatırımlar arttı, ne de halkın satın alma gücü arttı. Tersine maaş ve ücretler daha düşük kaldı... İşsiz sayısı 6 milyon 200 bine çıktı.
Bütçe açığının artması, tamamıyla AKP iktidarının bütçeyi seçim harcamalarında bir araç olarak kullanmasından ileri geldi. Bütçeden yapılan yardımlar da, sanki AKP tarafından yapıyormuş gibi gösterildi.
İkincisi, faiz dışı fazla politikasının yanıltıcı
olmasıdır.
Faiz dışı fazla da daraltıcı etkiye sahiptir...
Ancak Türkiye’de yalnızca enflasyonu düşürmekte psikolojik etkisi olmuştur. Çünkü faiz dışı fazla hedefini tutturmak zor değil... Buna sebep, borca anapara ödemelerinin bütçe dışına olmasıdır. Hükümetler, borçlanma sınırına rağmen, bütçe dışında borçlanma ayarlaması yaparak, faiz dışı bütçe fazlasını istedikleri gibi gösterebilmektedirler.

Yazarın Diğer Yazıları