Hükümet, benden sonra tufan diyor
Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz açıklaması, Rusya’da Rublenin değer kaybetmesi, bütün ekonomileri etkiliyor. Bizde ise borsa ve döviz hareketleri daha sert oluyor. Bu durum bizim ekonominin daha kırılgan bir yapıda olmasından ileri geliyor. Borsa ve dövizdeki sert hareketler, bu defa ekonomiyi daha kırılgan yapıyor.
Döviz kurlarındaki sert hareketlerin bir nedeni, kurların hâlâ düşük ve TL’nin hâlâ değerli olmasıdır.
Merkez Bankası (MB), gösterge kuru olarak, Kasım ayında bir dolar 2.23 TL idi. Aynı ay MB TÜFE bazlı reel kur endeksi de 113.99 idi. Bu demektir ki Kasım ayında TL, dolar karşısında yüzde 13.99 oranında daha değerli idi. Kasım ayı içinde Euro/Dolar paritesi değişmedi. Demek ki Kasım ayında denge kuru bir dolar 2.54 TL idi.
Bir dolar 2.54 TL oluncaya kadar TL değerli paradır. Bunun nedeni TL’nin aranan ve istikrarlı bir para olmasından değil, Türkiye’ye cari açıktan daha fazla sıcak para ve dış kaynak girmesindendir. İç ve dış siyasi olaylar, AB ile başlayan sorunlar nedeniyle zaten azalmaya başlayan sıcak para girişi, FED’in faizleri artırması halinde daha da azalacaktır. O zaman ister istemez dolar, diğer paralar karşısında artmasa da TL karşısında artacaktır.
Döviz kurları hem Merkez Bankası tarafından, hem de sıcak para tarafından baskı altında tutulduğu için, kur dengesi sağlanamıyor. Merkez Bankası, enflasyonu frenlemek için mevcut olan en yanlış politikayı uyguluyor. Kur artınca müdahale ediyor. Düşünce etmiyor. Nedeni, düşük kur, ithalatı ucuzlatıyor... Ucuz ithalat, enflasyonu düşürüyor.
Merkez Bankası, ben yalnızca yasanın bana verdiği görevi yaparım, TL’yi kollarım diyor. Bu nedenledir ki düşük kur politikasının getirdiği sonuçlarla ilgilenmiyor. Yani bugüne kadar son 12 yılda AKP iktidarında ortaya çıkan 449 milyar dolar cari açıkla ilgilenmiyor.
Hükümet de cari açıkla ilgilenmiyor... Nasıl olsa cari açık dış borca dönüşüyor. Bugünkü seçmen işin farkına varmıyor. Bugünkü dış borcu gelecek iktidarlar ve bugünkü genç nesil ödeyecek. Yani Hükümet benden sonra tufan diyor.
Aşağıdaki TÜİK rakamlarından alınan tabloda Kasımdan Kasıma bir yıl olarak, 2013 yılı ve 2014 yılı finansal yatırım araçlarının enflasyonun etkisi bertaraf edildikten sonra, yani reel getiri oranları verilmiştir. Yıllar itibariyle Dolar ve Euro kurunun reel getirisinin, istikrarsız ve değişken olduğu görülmektedir.
Kaldı ki Hükümet ve Merkez Bankası yalnızca dolar üstünde baskı kurmakla kalmıyor aynı zamanda faizle de sık sık oynuyorlar. Cumhurbaşkanı sürekli faizin düşmesini istiyor. Ancak bir devlet kurumu olan TÜİK de 2013 yılında, mevduat brüt faiz gelirinin (vergiden önceki) yüzde eksi 1.10 olduğunu, 2014 yılında da eksi 3.74 olduğunu ilan ediyor. Eğer yüzde 10 ile 15 arasında vergi ve kesintileri de katarsak, mevduat reel getirisi daha da düşecektir. Eksi faiz varken faizlerin düşmesini istemek, ekonomi mantığına uymaz.
Bu şartlarda, siyasi iktidarın ekonomi yönetiminde başarısız olduğu açıktır. Bu başarısızlığın temelinde uzun dönemli bir istikrar programının olmaması yatar. Sıcak para ve dış borçla günü kurtarma politikaları hiçbir ekonomide sürdürülemez. Her vesile ile borsa ve kur sert hareketler yaşar.