Hükümet asgari ücretliyi açlığa mahkum etti
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, her yıl asgari ücretin ekonomik koşullar ve yaşam şartları altında ne olması gerektiğini Türkiye İstatistik Enstitüsü’ne de (TÜİK) sormaktadır. TÜİK, 2012 yılı asgari yaşam için net asgari ücretin ağır işlerde 971 lira, orta ağır işlerde 871 lira ve hafif işlerde 819 lira olması gerektiğini söz konusu asgari ücret tespit komisyonuna bildirdi. İşçi temsilcileri asgari ücretin TÜİK’in bildirdiği bu rakamlarda olmasını kabul etti. Ne var ki Hükümet 2012 yılı ilk yarısı için net ele geçen ücreti 701 lira olarak açıkladı.
2012 yılının ilk yarısında eşi çalışmayan ve bir çocuklu, asgari ücretle çalışanın eline vergi iadesi de dahil, geçecek net ücret 724 lira 40 kuruş olacaktır.
Netice olarak, Hükümet asgari ücreti, devletin resmi kurumu olan TÜİK’in önerisinin vergi iadesini de katarsak, 247 lira daha altında tespit etti.
1) AKP hükümeti bunu hep yapıyor. 2010 yılından 2011 yılına asgari ücreti ortalama yüzde 9.6 oranında artırdı. Oysa ki 2011 yılında yıllık enflasyon yüzde 10.5 oldu. Asgari ücret artışı enflasyonun altında kaldı... Yetmedi, övündüğümüz büyümeden de asgari ücretliye pay vermedi. Gerçekte 2011 yılında asgari ücret yüzde 10.5 enflasyon artı yüzde 8 büyüme olmak üzere 2010 yılına göre reel olarak yüzde 18.5 oranında artmalıydı. Demek ki hükümet asgari ücreti ortalama yüzde 9.6 oranında artırarak, 5 milyon asgari ücretliyi hem reel olarak, hem de diğer gelir sahiplerine göre, göreceli olarak daha yoksul bıraktı. 2012 asgari ücret artışında, asgari ücretlinin 2011 yılından kalan 9 puana yakın hakkını vermesi gerekir.
Anlaşılmayan odur ki milli geliri; işçi, memur, köylü, işveren hep birlikte çalışıp yaratıyor. Neden ücret söz konusu olunca çalışanlara büyümeden pay verilmiyor? Hükümetin bu yaklaşımı hakkaniyet kurallarına aykırıdır.
2) 2012 yılı asgari ücretine ortalama yüzde 11.7 zam yapılmıştır. Enflasyonun yüzde 8 ve büyümenin de yüzde 3 olacağı tahmini altında 2012 artışını normal sayabiliriz. Ancak sorun çalışanın eline geçecek olan 724 liranın TÜİK’in ilan ettiği asgari geçim rakamının çok altında olmasıdır.
3) Eline 724 lira geçen asgari ücretlinin, 701 lirası aldığı ücret, 23 lirası da vergi iadesidir. Asgari ücretin yarısından vergi alınmamış oluyor. Ancak kalan yarısından alınıyor. Asgari geçim düzeyinin de altında olan, fakirlik sınırının da altında olan bu asgari ücretten, devletin vergi alması ne vergi adaletine uyar, ne de vergi kapasitesi anlayışına uyar. Bu nedenle asgari ücretin tamamının vergi dışı bırakılması gerekir.
4) Asgari ücretle çalışanın, işyerine maliyeti 1.123 liradır. 1.123 liranın 724 lirası çalışanın eline geçiyor. Gerisi, yani 400 lira kadarı da işçi ve işveren primi ve vergi olarak gidiyor. Yani asgari ücret maliyeti içinde, kesilen vergi ve primlerin oranı yüzde 35.5’tir. Bu oran, AB ülkelerinde ortalama yüzde 25’tir.
Türkiye’de yıllardır istihdam yükünün yüksek olması, kayıt dışı istihdamı artırmıştır. Çalışan ile işveren arasında, kesintilerin paylaşılması gibi yasal olmayan sapmalara sebep olmuştur. Ayrıca, emek yoğun yatırımların maliyetini artırmıştır.
Yapılması gereken bu kesintilerin yüzde 25’e indirilmesidir. Eğer kesintiler yüzde 25’e inerse, şu anda 8-9 milyon olan kayıt dışı istihdam azalır. İşverenler çalışanları, asgari ücretten değil, gerçek ücret üzerinden bildirirler. Sonuçta Devletin topladığı vergi ve primler artar.