Hristiyan yargıçların önünde lal olan Başbakan!..

Esip, gürleyen, hukuk insanlarının üzerine yürüyen, işine gelmeyince her türlü ağır eleştiri ve hakaretten çekinmeyen Recep Erdoğan’ın yerinde yeller esiyordu dün...
Meclis grup konuşmasını başından sonuna kadar sabırla izledim..
Freedom House’un basın özgürlüğü konusunda raporunu eleştirmeye başlayınca, “bize içeriden dışarıdan kimse parmak sallayamaz” diye yine dümenden kükreyince, külhanbeyi edasıyla yalandan kestiği raconlarını çok iyi bilmeme rağmen “belki” dedim içimden.
Ama yine yanıltmadı beni Recep Erdoğan...
Türk kanı içen Ermenilerin torunlarına taziye mesajı gönderen, Papa hazretlerinin huzurunda Haçlı ittifaklarına imza koyan, Kıbrıs’ı kurtlar sofrasına terk eden, bölücü başı Öcalan ile pazarlık masasına oturan Recep Erdoğan, Avrupa’nın son kahpeliğine karşı “vık” bile edemedi.
AİHM’in 1974’teki Barış Harekatı için kestiği 90 milyon euroluk cezaya tek kelime söyleyemedi.
Mısır’a gösterdiği hassasiyeti ballandıra ballandıra anlatırken Türk’e yapılan son kahpeliğe lal oldu..
Avrupalı kalleş hakimlere;
“Yaptığınız edepsizliktir” diyemedi.
“Cübbelerinizi çıkarın siyasete girin” ,
“Siyasete soyundular”,
“Paralel yapının oyunu”,
“Bunun hesabı soracağız. İnlerine gireceğiz” bile diyemedi...
Hristiyan ittifakına cadı avını hatırlatamadı..
Bırakın dışarıdan parmak sallamayı, her hamlelerinde altımızı oyan kahpelere karşı süt dökmüş kedi gibiydi.
Kahpe Avrupalı hakimlerin soyuna sopuna girmeyi aklından geçiremedi. “Biz onların dede babalarını da çok iyi tanırız”ın kenarından bile geçemedi.
Dedim ya, “belki” diye beklemiştim. Hani ‘dombra’nın hatırına(!)
Muratağa,
Sandallar,
Atlılar,
katliamlarında 10 günlük bebelerin, 90’lık dede ve ninelerin gözü dönmüş Rum katiller tarafından nasıl katledildiklerini, gelinlik kızlara nasıl tecavüz edilip öldürüldüklerini hatırlatır diye beklemiştim.
Binbaşı Nihat İlhan’ın evinin banyo küvetinde şehit edilen eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ın tarihten kazınamayacak barbarlık fotoğrafını belki de çıkar tüm dünyanın kafasına bir daha çarpar diye içimde umut kırıntısı vardı.
Tepkilerinizi duyar gibiyim.
Yerden göğe kadar haklısınız!..
Böyle bir şey beklemek safdillikten öte bir şey olamaz.
Maalesef... Maalesef...
T.C. Başbakanı’nın AİHM kararının ardından tek kelime laf etmemesi verilen kararın onaylanması anlamına geliyordu.
Gözü Erdoğan sonrasında Başbakanlık koltuğunda olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yalandan, tırışka cılız açıklamalarına da bakmayın. Hepsi yasak savma, laf olsun torba dolsun cinsindendi. Tencere kapak misali.
Ermenilerin yaptığı katliamların üstünü örten zihniyet, böylece Rumların adada yaptığı Türk katliamlarını da meşrulaştırdı.
90 milyon euroluk tazminatı seve seve ödeyecekler... Bizlerin vergileriyle...
Yeter ki saltanatlarına halel gelmesin!..
Yeter ki Avrupalı dostlarıyla beraber yürüyebilsinler bu yollarda!..
Rahmetli Rauf Denktaş’a sağlığında hakaret edenlerden, ona anavatanına gelmeye yasak koyanlardan, hasta yatağında KKTC’yi satma planına imza atması için zorbalık yapanlardan da başka ne beklenir?
Ağustos’ta Cumhurbaşkanı olması!..

Yazarın Diğer Yazıları