Hoptirinam ve Kangal Fıkraları
M. Demirel Babacanoğlu, Adanalı bir emekli öğretmen ve doğurgan bir yazardır. Geçtiğimiz ay Adana Kitap Fuarında karşılaştık, kendi yayını olan ödüllü bir kitabını imzalayıp armağan etti.
Ödüllerini diyeyim önce: "Osmaniye Çardak Köyü Özgür İnsan Festivali Yaşar Kemal Halkbilim Başarı Ödülü" ve "İstanbul Sanat Magazin İnternet Gazetesi Emek Dayanışma Ödülü".
Kitabın adı "Hoptirinam", Demirel Dostum dedi ki kitabını imzalarken "Rahmetli teyzem bize masallar, halk öyküleri anlatırdı. İster masal olsun, ister fabl, ister öykü, hepsine birden 'hekaye' derdi. Onun öykülerini depoladım belleğime ve şimdi yazıp kitap ettim bunları. Müstehcenlik, sansür yoktu teyzemin dilinde. Dinleyenler de takılmazlardı böyle şeylere zaten. Ben de onun gibi aktardım okura..."
108 sayfalık bu kitapta birçok halk öyküsü yer alıyor, hepsi öğüt, ders veren, ileti dolu öyküler... Geçmişimizi ve atalarımızın düş gücünü, dünya görüşlerini, ahlak ve erdem anlayışları da bu öykülere pek güzel yedirilmiş.
"Kör Beygir" adlı öyküye bayıldım, herkesin okumasını dilerim. Uzun olduğu için onu buraya alamıyorum; "İş Yapma Yaşı" adlı öyküden bir bölümü aktarabileceğim ancak, meraklısı alacak kitabı çare bu.
Adamın biri bir köye gider, bakar ki mezar taşlarına hepsinde insanların yaşı 3-5, bilemedin 5-10, merak edip sormuş. İşte aldığı yanıt: "Mezar taşlarında gösterilen yaşlar, o ölmüş insanların dünyada kalma yaşları değil, dünyada yararlı, olumlu iş yapma yaşlarıdır. İnsan dünyaya ne için gelir? İnsan olmak için. İnsan olmak için de olumlu iş yapmak gerekli."
Bu kitabı edinmek isteyenlere telefon ve e-pota adresi vereyim: 0535 6750053 mdbabacanoglu@hotmail.com mailto:mdbabacanoglu@hotmail.com
Kangal Fıkraları
Daha önce Bektaşi fıkralarını kitap eden (yazı yazmıştım bu kitap hakkında) Hüseyin Cılga dostumuz şimdi de memleketi Sivas Kangal'ın fıkralarını derleyip kitap etmiş (Post Yayın Dağıtım). Kitaba "Kangal Dernekler Federasyonu" katkı koymuş.
Değerli Cılga, 20 yıllık bir alan araştırması ile derlemiş bu fıkraları. Anadolu'dan izler, izlenimler, nüktelerle dolu bu fıkralar. İnsanımızın zekâ kıvraklığı da açıkça görülüyor. Zaten yazarımız da bu fıkralarda Bektaşi ve Nasrettin Hoca fıkralarının tadı olduğunu ifade ediyor.
Sözü uzatmayalım iki fıkra sunalım. Önce "Kravat" başlıklı fıkra:
"Minarekaya köyünden Medet Şahin, İstanbul'da konfeksiyon işiyle uğraşmaktadır. İşe yaramayan kravatları bir çuvala doldurarak ziyaretine gelen köylüsü Ali Emmi'ye 'Çuval ağzı bağlarsınız' diye verir.
Ali Emmi, ilkbaharda köye döner. Tarlasını öküzleriyle herk etmeye giderken öküzün alnına bir kravat, tohumları götüren eşeğin boynuna bir kravat ve bir de kendi boynuna bir kravat bağlar.
Bunları gören tarla komşusu Hasan Emmi:
-Bu ne hal, öküzde kravat, eşekte kravat, sende kravat der.
Ali Emmi de gururlanarak:
-Ne olacak var da takıyoruz, diye yanıt verir."
Ve "Başsağlığı" adlı fıkra:
"Kalkım köyünden bir grup köylü, Koçköprü köyünde eşi vefat eden Ali Cibo'ya başsağlığına giderler.
Kalkımlı köylüler 'Cibo kirve başınız sağ olsun' derler. Ali Cibo'nu kulakları ağır işitmektedir ve kafasında yeni bir evlilik yapma planları geçmektedir. Köylülerin 'Seni everelim' dediklerini sanır ve 'Siz bilirsiniz komşular' diye boyun büker."