Hızla yoksullaşıyoruz...
4. Birleşmiş Milletler (BM) en az gelişmiş ülkeler konferansında herkes yoksulluktan şikâyet etti... Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan da yoksulluğu ve yoksulların halini çok iyi tasvir ettiler. Çarpıcı tespitlerde bulundular.
Cumhurbaşkanı, 1971 yılında 25 olan en az gelişmiş ülkeler sayısının şimdi 48’e çıktığını, 1 milyar insanın 1 doların altında yaşadığını ve bu ülkelerin dünya nüfusu içindeki payının yüzde 13 olduğunu, buna karşılık gelirlerinin dünya toplam geliri içindeki payının yüzde 1 olduğunu açıkladı.
Başbakan da “1.25 doların altında geliri olan insanlar varken, kimse masum değil” dedi.
Ne var ki her ikisi de bu işin neden böyle olduğunu ve nasıl çözüleceğini söylemediler. Söylemeleri de mümkün değil. Zira AKP’nin uygulamakta olduğu politikalar, global soygun düzeninin bire bir istediği politikalardır.
Global soygun düzeni, milletleri giderek fakirleştiriyor. Başka türlüsü de olamaz, zira global dünya yalnız spekülatif sermayeye hizmet ediyor. Emek serbest dolaşamıyor. Mal ve hizmetler serbest dolaşamıyor. Her ülkenin farklı faiz ve kur uygulaması var. Bu araçları ulusal politikalar içinde düzenleyen ve ekonomiyi spekülatif sermayenin tuzağından koruyan Çin gibi ülkeler kurtarıyor.Bizim gibi bu sermayenin tuzağına düşen ülkeler giderek fakirleşiyor.
CCumhurbaşkanı ve Başbakan, Türkiye’yi giderek fakirleştiren sinsi düzeni ya biliyorlar söylemek işlerine gelmiyor... Veya bilmediklerini bilmiyorlar... Zenginliğin göstergesi servet ve gelirdir. Türkiye servetini kaybetti. Çünkü kamu alt yapı yatırımları yabancı sermayeye, blok satış yoluyla satıldı. Kârlı işletmeler yabancıya satıldı. Yerlerine yeni yatırım yapılmadı. Bizzat BDDK açıklamasına göre Türk bankacılık sisteminde bundan 6 yıl önce yabancıların payı yüzde 3 iken bu gün yüzde 42’dir. Oysaki Batı Avrupa ülkelerindeki bankalarda yabancı payı en fazla yüzde 12’dir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) in “2007 Yılı Yabancı Kontrollü Girişim İstatistiklerine” göre, imalat sanayiinde yabancı kontrolü yüzde 59.6’dır.
Borsada yabancı payı yüzde 70’e kadar çıkıyor.
Servetin yabancıda olması, servet gelirinin de dışarıya çıkması demektir. Mamafih bu nedenle Türkiye’den her sene 6-7 milyar dolar işletme kârı ve 3-4 milyar dolarda portföy yatırımlarından dolayı kâr çıkmaktadır. Öte yandan, cari açığın bir kısmı bu varlık satışları ile finanse edildi... Bir kısmı da yüksek faizli dış borçla finanse edilmektedir. Türkiye’nin Dış Borç stoku 2002 yılında 129.6 milyar dolar idi... 2010 yılında 290.4 milyar dolara çıktı. Yani 8 yılda dış borcumuz iki katından fazla arttı.
Türkiye dış borçları için her sene 10-15 milyar dolar faiz ödemektedir.
Global düzende hem servetimizi kaybettik... Hem de yarattığımız gelirin önemli bir kısmı dışarıya gidiyor. Bu demektir ki hızla yoksullaşıyoruz.
Varlığı olmayan ve gelirini dışarıya transfer eden bir ekonomi, bu durumu sürdüremez. Bir an önce madalyonun arkasına bakmalıyız. Fert başına 30.000 dolar Milli Geliri olan Yunanistan’ın, vurdumduymazlığı nedeniyle içine düştüğü çıkmaz bize ders olmalıdır.