Hesaplaşmadan helalleşmek!.
Değerli okurlarım şu fani hayat ve şahsi meselelerde "namus hariç" her konuda "hesaplaşmadan helalleşmek" o kadar kıymetli bir şey ki tarif edilemez. Düşünsenize hem millî hem de İslami. Karşılaşılan ve kamuyu ilgilendirmeyen her şahsi hak ihlalini, helalleşerek bu dünyada çözmek!.. Ne dersiniz? Bir toplumsal uzlaşı değil mi? Tabii. Elbette. Türk töresine uygun ve şartlı olacak. Yani 2 şarta uyacak; 1- Şahsi bir hak ihlali olacak. Kamuyu ve dolayısı ile milleti ilgilendirmeyecek. Şikayetçisi ve mağduru sadece "sen ve ben" olacak. 2- Namus hariç olacak. Bu iki şart dışında her ''niza''da, her konuda, eğitimde sağlıkta, ekonomide sporda mesela olimpiyatlarda... "Karşılıklı kusur" ve "şahsi hak ihlallerini" bir çırpıda bu dünyada çözüp, kuş gibi hafif, bagajsız seyahat etmek ve aynı hatalara tekrar düşmemek ne güzel olurdu değil mi? Şimdi bir mecburiyet yerine getirilircesine yapılmaya çalışılan 2020 Tokyo Olimpiyatları ve Tokyo''ya gelene kadar 1996 yılında İstanbul''un aday olduğu değerlendirilmesi için Lozan''da yapılan toplantının kafilesinde naçizane benim de bulunduğum seyahatten başlamak üzere, bu faaliyetleri bir mukayese için sizlere sunmak istiyorum. Hani var ya bir tekerleme,"neredeen nereye" diye işte bu örnekle ona siz karar verin. İstanbul olimpiyata talip. Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel sayesinde arazi bulunuyor. Başbakan Tansu Çiller olimpiyat yasasını çıkarıyor. Arsalar kamulaştırılıyor. Atatürk Havalimanı bağlantılı yol planları yapılıyor. Olimpiyat Köyü. Olimpiyat Stadı hummalı bir çalışma ve 1996 Lozan''a Başbakan yardımcısı Tansu Çiller''in mektubu ile Ay yıldızlı bir kafile, kararlı bir devlet olarak yola çıkıyor.
***
Kafilede kimler mi var? Spor Bakanı Bahattin Şeker, İstanbul Valisi Rıdvan Yenişen, İstanbul Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, GSGM Prof. Dr. Gazanfer Doğu, İstanbul İl Müdürü Vedat Bayram, TMOK Başkanı Sinan Erdem, TSYD Başkanı Togay Bayatlı, İBB Temsilcisi Prof. Dr. Erman Tuncer... Adeta bir Bakanlar Kurulu... Şimdiki bazı gençler tanımayabilir diye görev ve unvanlarını da karşılarına yazıyorum. Kafilenin hepsi devlet adamı veya birer "spor elçisi" ağırlığında. Şimdiki Sayın Cumhurbaşkanını ve beni o tarihte "bal rengi cipinde" misafir eden "bi tarih" İsviçre''de yaşamak zorundaki müşterek arkadaşımız Hasan Yeşildağ''ı da bu yazı ile anmak isterim. Şimdi o gün o seyahatten esinlenerek Sıraselviler Caddesinde yaptırdığımız Türk Spor Müzesi ve Bilgi Bankası hizmete hazırken maalesef açılışı bir türlü yapılmadı. O gün o tarihte planlanan Olimpiyat Stadı yanındaki Olimpiyat Köyü arazisi Başakşehir Belediyesi ve TOKİ''ye devredildi. Bugün olimpiyat 2032''de Avustralya''ya verildi ve İstanbul 2036''ya kadar uzak. İlerleyen teknoloji, gelişen çağ ve ekonomik imkanlara rağmen niçin? İstek azaldı. Spordaki ekip amatör ve hafif. Gelin o günkü kafile ile 2004''ten bugüne Tokyo kafilesine gelene kadarki tüm kafileleri inceleyip siz değerlendirin. Buyrun aradaki "kilogram, seviye ve ciddiyet kaybını" siz hesap edin. İşte bu bir kamu zararıdır. Hâl bu iken ellerinizi vicdanınıza koyarak kararı siz verin. Türk sporunu bu hale getirenlerle biz nasıl "hesaplaşmadan helalleşelim". Bu hak bizim mi yüce Türk milletinin mi? Varsa bir bilen söylesin...